CHARLES DICKENS - BÜYÜK UMUTLAR KİTAP YORUMU

Bir kasım akşamı, saat gece yarısını geçmişken okumayı bitirdim kitabı. Sabah dinç bir kafayla yorum yazmak mantıklı görünse de gözüme, okuyuşumun verdiği heyecanı kaybetmeden yazıyı tamamlamak istiyorum. 


Kitabın bende bulduğu yankı çok büyük oldu. Sanıyorum ki okuyan birçok insanda da böyle olmuştur. Çünkü Dickens’ın öyle tasvirleri, yer yer kitabın sayfasından çıkıp ‘’Sen de hiç öyle olmadın mı okuyucu?’’ diye soruşları vardı ki insanın kitapta kendinden bir şeyler bulmaması, yazarı onaylamaması imkansızdı bence. 

  • Rüzgarda paramparça savrulan bu zavallı umut parçasına sarınmakta niçin direniyordum? Ne bileyim! Bunu okuyan sizler, daha geçen yıl, geçen ay, geçen hafta, buna benzer bir tutarsızlık yapmadınız mı? Biliyor musunuz neden yaptığınızı?



Kitabın arka kapağında şöyle bir cümle yer alıyor : ‘’ Dickens, romanın kahramanı Pip’in düşünce yapısını büyük bir incelikle ele alır.’’ Bu cümlenin bol keseden kullanıldığını çok kez gördüğümden –pardon, okuduğumdan- cümlenin çok da üstünde durmadan başlamıştım kitaba. Bu kadar doğru çıkacağından habersiz… Gerçekten ama gerçekten ,kaldı ki baş kahraman Pip’in de değil bütün karakterlerin, düşünce-davranış tarzını anlayabiliyordunuz, beyinlerinin içlerini görebiliyordunuz. Dickens’ın kaleminin en üstün tarafı buydu bence. 
  • …bir çocuğun küçücük evreninde en derinden sezilen, en ince algılanan şey haksızlıktır. Çocuğa yapılan haksızlık küçücük bir şey olabilir. Ne var ki çocuk da çocuğun dünyası da küçüktür;  bu ölçüler içinde çocuğun tahta atı en iri küheylanların boyundadır.
  • Kısacası doğru olduğunu bildiğim şeyi yapmaya cesaret bulamıyordum; nasıl ki daha önce de yanlış olduğunu bildiğim şeyden kaçınacak cesareti gösteremeyişim gibi.



Dickens’ın kaleminin ikinci üstün tarafı da şuydu: betimlemeler nefisti. Hem manen hem madden. Buraya birkaç madden örnek bırakıyorum. Okuduğum zaman aynen bu böyle tarif edilmeli diyordum. 

  • …ayın anca sığabildiği bir şerit açık gökyüzü vardı. Bir-iki dakikaya kalmadan ay bu açıklığı tırmanarak tepesinde dağ gibi kümelenen bulutların arasına girmişti bile.
  • Hani mart ayında kimi günler vardır; güneş sıcak parlar, rüzgar soğuk eser; işte böyle, güneşte yaz, gölgede güz olan günlerden biriydi.


Bir üçüncüsü ve kısa tutmak için yer vereceğim sonuncusu ise: insanı güldürmeyi öyle iyi başarıyor olmasıydı ki yaptığı mizahi betimlemelerin hiçbirine atlamadan güldüm.

  • Bu sözlerden anladım ki Joe’nun eğitimi de tıpkı buharlı icatlar gibi henüz emekleme çağında.
  • Ipıslak toprağın üzerinde öyle çok oturdu ki, eğer bu yaptığı şey idamlık bir suç olsaydı ,sonradan, mutfakta paltosunu çıkardığı zaman pantolon kıçında görülen kesin kanıt, onun asılmasına yeterdi.
  • Yöresel haberler veren bu gazetenin en okunaklı yönü orasına burasına bol bol serpiştirilmiş duran kahve, balık ezmesi, yağ, şarap gibi yabancı kaynaklı lekelerdi. Bu yüzden gazete görülmedik türden bir kızamık çıkarıyor gibiydi.


Bu kitap benim için hem sürükleyici bir yolculuktu hem de durup düşünmemi, geri dönüp tekrar düşünmemi gerektirecek bir mola yeri. Altını çizdiğim yerlere dönüşler yapacağım kesin. Ve bu dönüşlerin, eğer altı çizili yerlerin hepsine olacaklarsa, ince bir kitap okumak kadar süreceği daha da kesin. Ama pişman değilim, aklım hala çok oluyor diye çizmediğim yerlerde :P

                                   

Ben kitabı Can Yayınlarının Fotoğraflı Klasikler Serisi’nden okudum. Kitabı okuduktan sonra bundan daha etkileyici, içeriği bu kadar yansıtan başka bir kapak fotoğrafı olamazdı dedim. Çeviri, çok özenliydi. Gözüme çarpan imla hatası olmadı. Hatta çevirinin bana öğrettiği kelimeler oldu, kazancım büyük.

  • SALLAPATİ : 1. Düşüncesizce, saygısızca davranan patavatsız (kimse). 2. Özensizce, dikkatsizce kaba saba yapılmış (şey).
  • NOBRAN : Davranışı kaba, sert gönül kırıcı olan (kimse).
  • VERB SAP : Arife tarif gerekmez anlamına gelen Latince bir deyimin ( Verbum satis sapienti) kısaltılmışı.
  • FİKİR TEATİSİ : Fikir alışverişi. Fikir teatisinde bulunmak, fikir teatisi yapmak.




( OKUMAYANLAR İÇİN SPOİLER İÇEREN BÖLGEYE GİRİŞ :)

Kitapta okurken yumuşacık olduğum yerler: Wemmick’in Köprülü Kalesi, buradaki ruh haliyle Wemmick ve de babası. (Wemmick ve hapishane fidanları benzetmesi, Wemmick’in iki ruh hali arasında kurulan köprü ilginç bir şekilde harika değil miydi?)

Okurken ayar olduğum, itiraf edeyim repliği gelince üstünkörü geçtiğim yerler: Pumblechook ve Mr. Wopsle bu onur ikinizin.

Kitabın havada kalmayan ama kalan tek yeri : Bence sonu :D Ne vardı iki paragraf daha okusaydık! Bittiğini o kadar anlamadım ki karşıma çıkan boş sayfayı önce basım hatası sandım. Böyle bitmesine lafım olamaz aslında çünkü herkes bir yere bağlandı, havada kalan kimse olmadı ama ben gerçekten birkaç cümle daha okumak isterdim. Ondan dolayı kitabın sonu değil kitap bitince ben havada kaldım.

( SPOİLER İÇEREN BÖLGEDEN ÇIKIŞ. )



KİTAPTAN ALINTILAR :

Ablam temiz mi temiz bir ev kadınıydı; ne var ki temizliğini pislikten daha tedirgin edici, daha sevimsiz yapıp çıkmakta da pek hünerliydi. Temizlik imandan gelir, derler ya… kimi kişiler de ablamın temizlik konusunda gösterdiği hüneri din konusunda becerirler.


Gözyaşlarımızdan utanmamızın hiçbir zaman gereği yoktur bence. Bunlar kötü yüreklerimizin üstünü örtüp kapatan tozlara dökülen rahmettir çünkü.


…olaylardan, durumlardan yorum çıkaracakları yerde, olaylarla durumları kendi kafalarındaki yorumlara uydurmaya çalıştılar.


Unutulmaz bir gün oldu benim için, çünkü bende büyük değişimler yarattı. Zaten herkesin yaşamında böyle olmaz mı? Yaşamınızdaki sayılı günlerden bir tekini silin… yazgınızın yönü kim bilir nasıl değişik olurdu! Bunu okurken bir dakika durun, sizi çekip götüren zinciri düşünün; ister demirden olsun ister altından, ister çiçeklerden ister dikenlerden örülü olsun… o unutulmaz günlerden birinde ilk halkası yaratılmasaydı, bu zincir belki de size, yaşantınıza hiç dolanmayacaktı!


Çünkü içten centilmen olmayan bir kişinin, dünyada hiçbir zaman dıştan da centilmen olamayacağına babam inanmıştır. Der ki, ne kadar cila sürersen sür, ağacın damarını saklayamazsın, sen cila vurdukça damar da kendini dışarı vurur, der. … Ona aldanıp centilmen bulanların peşin yargıyla davrandıklarını ya da bilgisiz kişiler olduklarını ileri sürer.


Beri yandan, pencerelerini gün ışığına kapadığı zaman da ölçülemeyecek kadar önemli birçok şeyi dışarıda bırakmıştı: Yaşamın binlerce doğal, şifalı etkeninden yoksun kılmıştı kendini; yapayalnızlığı içinde tek bir düşüncenin bataklığına saplanan usu hastalanmıştı.


Ama ne yazık ki elimden gelenler içimden gelenlerin gerisinde kalırdı.

Bir sonraki yazıda görüşmek 
üzere...




Yorum Gönder

1 Yorumlar

  1. ‘’Acı en iyi öğretmenmiş, bana çok şey öğretti. Eğdi beni, büktü ama daha iyi bir biçime soktu.’’

    Charles Dickens – Büyük Umutlar kitap yorumu: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/charles-dickens-buyuk-umutlar-kitap-yorumu/

    YanıtlaSil