VİLLETTE - CHARLOTTE BRONTE KİTAP YORUMU :

Charlotte Bronte’den ‘’Jane Eyre’’yi okuduğum zaman bu roman, ’En Sevdiğim İngiliz Klasiği Tahtı’’na oturabilmek için hâlihazırda orada oturan ‘’Gurur ve Önyargı’’yla taht savaşına girişmişti. Tahtta şimdi kimin oturduğuysa ayrı bir yazının konusu…

İşte, hâl böyleyken ’Austen gibi Bronte de ne yazmışsa beğenerek okurum herhalde’’ diye düşünerek yazarın okuyabileceğim diğer eserlerine bakındım. Ne var ki Charlotte Bronte’nin yayınlanmış eserlerinin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu: Sırasıyla Jane Eyre, Shirley, Villette ve Profesör. Bu kadar. Dilimize çevirisi bulunan eserlerinin sayısı daha az. Yani az-dı. Ama bu yazıyı yazarken baktım da artık Shirley kitabının da bir çevirisi var :D

~\(≧▽≦)/~     ( •̀ .̫ •́ )✧

Villette’nin elle tutulur bir çevirisi var, var da basımı yok kitabın. Sorun buradan kaynaklanıyor! Villette’nin kanlı-sayfalı kopyasını kitaplığıma koyayım derseniz en az bir beş on kitaptan vazgeçmeniz gerekiyor :’) Klasik sonuçta, kütüphanelerde bulunur derseniz de… Bulunur :) Ama peşinden az koşturmadan ulaşılacak bir eser değil kendisi. Yani en azından birkaç yıl önce beni iyi terletmişti. Zira benim gittiğim kütüphanelerden sadece birisinde vardı ve varlığından kütüphanede o an çalışan görevlinin haberi bile yoktu :D İnternetten sorgulayıp gitmesem çoktan pes etmiştim ama görevliye rağmen tüm rafları mercek altına alıp bulmuştum kitabı, hiç unutamam her halde… Keşke hayatımda ’diğer daha gerekli konularda’’ da bu kadar dirayetli ve iradeli olsam :’))

Bu sonbaharsa kitap kendiliğinden karşıma çıkıverdi. Hem geç hem güç olsa da alıp okudum kendisini.

YAKINMANIN SONU.

Hahah aslında daha yakınmalı bir yorum yazacaktım da şikâyetlerimin çoğunu yutmaya karar verdim Shirley’in çevirisini görünce :)) Hem çok şükür Villette’yi de okumayı başardım. Darısı Jane Eyre’yi sevmiş diğer okurların başına.

Kitaba giden yolun dedikodusunu yeterince yaptım, o zaman yorum Villette kitabının kendisine gelebilir artık :)


'' Villette gibi İngiliz Klasiklerini okumayı, sonbahara ayrı bir yakıştırıyorum; okurken etrafımda romanın havası dolaşıyormuş gibi geliyor. ''

KONUSU :

Lucy Snowe, genç yaşta ailesini yitirince vatanı İngiltere`yi terk eder ve kıta Avrupası`ndaki Villette kentinde bir yatılı kız okulunda öğretmenlik yapmaya başlar. Okulu sık sık ziyaret eden Doktor John`a karşı içinde yeşeren duygular, kendisine karşı hep zalimce davranan edebiyat öğretmeni Mösyö Paul ile Müdire Madam Beck ve Villette sosyetesiyle mücadelesi, okulun öğrencileriyle ilişkileri Lucy Snowe`un kendini ve dünyayı tanımasında büyük rol oynar. Protestan bir genç kadın olarak Katoliklerin dünyasında tek başına verdiği yaşam savaşı Lucy Snowe`u nereye götürecektir? Brontë`nin bu otobiyografik romanı, Viktorya dönemi Avrupası`nda, sesini henüz kimseye duyuramayan kadının tek başına ve dimdik ayakta durabileceğinin kanıtı. (arka kapaktan alıntıdır)

🍃  🍃  🍃


Villette, yaklaşık altı yüz sayfalık bir kitap ve kitabın son iki yüz sayfasından kopmak benim için mümkün değildi. Ama kitabın havası, sonlara doğru yükselerek bir ivme kazansa da genel olarak yavaş akıyordu.

Kitabı okurken gerçekten keyif aldım. Villette bana büyük ölçüde beklentilerimi karşılayan bir okuma süreci yaşattı. Altını çizmek gerekliliğini çok fazla satırda hissettim (Bunun için üzgünüm ama hazırlıklı olun yazı da bu satırlardan nasibini fazlasıyla aldı çünkü :’D)   Villette; yazarın okuduğum diğer eserlerine göre daha karamsardı ama zaten öyle olduğum bir süreçten geçtiğimden bana, Lucy Snowe’un yerine, benim düşüncelerim yazıya dökülmüş gibi geldi. Bazı insanlar olumsuz bir ruh halindeyken daha eğlenceli şeyler okumayı tercih edebilir ama ben genelde benimle aynı tonda şeyler okumayı seviyorum. 

Buhranlı dönemime birebir geldi Villette. Hatta bir ara artık Lucy Snowe’un bana bile fazla geldiği oldu, yeter dedim çık lütfen şu ruh halinden. Başta beni dinlemedi tabii ki :)) 


Bu da benim size hapla veya şurupla yardım etmeme imkan vermiyor. İlaç kimsenin moralini düzeltmez. Benim sanatım melankolinin eşiğinde durur, kapıdan içeri bakar ve bir işkence odası görür ama ne bir şey söyleyebilir ne de bir şey yapabilir.

Üç gün sonra okula dönmek zorundaydım. Kalan günlerin neredeyse saniyelerini bile sayıyordum, zamanın yavaşlamasını isterdim ama gözlerimin önünde hızla geçiyordu: ben henüz zamanın geçmesinden korkarken o geçip gitmiş oluyordu bile. 

Dünya açlıktan ölenlerin neler yaşadığını gayet iyi anlar ama sadece birkaç kişi yalnızlıktan çıldıranı anlayabilir. Uzun zaman gömülü kalan makhum dışarı çıkarıldığında onu bir çılgın veya aptal gibi görürler! –duygularının terk ettiği, sinirleri önce alev almış, anlatılmaz bir acı çekmiş ve sonra felce uğramış biri incelenmesi gereken çapraşık biridir ve halkın anlayabilmesi için çok soyuttur.

Ev halkı yattı, gece lambası yakıldı, yatakhane sessizleşti. Kısa zamanda uyku hükmünü sürmeye başladı; yastıkların üzerinde uyku kolayca hükmünü sağlıyordu; ağrımayan başların ve kalplerin üstündeki hakimiyetiyle yetinerek huzursuz olanın yanından geçip gitti.

🍂  🍂  🍂  


Eserin Jane Eyre’nin gölgesinde kaldığını, ondan iyi olduğunu söyleyen yorumlar okumuştum kitabı almadan önce. Yine de böyle çıkacağını hiç düşünmedim. Benim için Mr. Rochester’ın yerini alabilecek başka bir karakter yazabilirmiş gibi gelmiyordu Charlotte Bronte. 

Villette benim için Jane Eyre’nin yerini alamayan bir romandı. Ne anlatımı ne de karakterleri açısından. Bu, Lucy Snowe ve kitabın diğer karakterlerini beğenmediğim anlamına gelmiyor. Aksine, beğendim. Hem de çok. Sadece diğerinin yerini alamadı o kadar.

Kitap yine muhteşem karakter tahlilleri içeriyordu. Bronte’nin gerçekten iyi bir gözlem yeteneği var, doğayı ama özellikle insanları. Yine de Lucy Snowe’un kitabı başından itibaren –kız daha onlu yaşlarındaydı yahu- bu kadar net gözlemler ve çıkarımlar yapabilmesini biraz absürt buldum. Annesinden doğarken hayat tecrübesi de yüklenmiş olamaz ki! Biraz mantık. Ha bir de bu kadar tanışıklık fazla değil miydi ama? K-drama geçmişlerine döndü son iki yüz sayfada ortalık.



Zayıf ve uyuşuk bir karakterde cazibe aramak, köksüz ve kuru bir ağaçta meyve veya çiçek aramaya benzer. Bir müddet için dış görünüşteki güzellik zayıflığı kuşatabilir, ama şiddetli bir rüzgara dayanamaz o güzellik, ne kadar güneş olsa da kısa zamanda solar.

...ve en iyi tarafı annesinin kusursuz sağlığını, aynı ruh halini, neşesini almıştı ki bu sahibi için bir servetten daha değerlidir.

Dahası öfkesinin üzerinden bir mantık damarı geçiyordu: kızgınken bile mantıklıydı.

Her ikisi de diğerinin konuşma tarzından hoşlanıyordu; sesleri, diksiyonları, ifadeleri birbirlerini mutlu ediyordu; her ikisi de diğerinin zekasının tadını çıkarıyordu; birbirlerinin ne demek istediğini garip bir hızda anlıyorlardı, düşünceleri genellikle dikkatle seçilen inci taneleri gibi birbirine benziyordu.

🍂  🍂  🍂 


Kitabın gözlerimde kalplerle okuduğum bol bol satırı oldu <3 

Ben bu erkek başkarakterden razıyım :D 

Ama o satırlardan buraya ekleyemiyorum spoilerli bölgede kalıyorlar çünkü :’) 

Yine de birkaç tane alıntılamadan geçersem içimde kalır. 

Başkarakter hakkında spoiler yemek istemeyen okurlar burayı atlayabilirler :

-Su gibi kolay etkilerdi, ama yine su gibi kolay etkilenmezdi… Dr. John düşünebiliyordu, derin düşünebiliyordu ama düşünce değil hareket adamıydı; hissedebiliyordu, kendi açısından canlılıkla hissedebiliyordu ama yüreği coşkusuzdu.
-‘’Ama Mösyö, mendilinizi alın.’’
‘’Mektubu okuyuncaya kadar sizde kalsın, sonra getirirsiniz, ben de notun içeriğini gözlerinizden okurum.’’
-Farklı sessizlikler vardır, farklı anlamlar taşırlar; hiçbir sözcük Mösyö Paul’ün suskun varlığından daha hoş bir anlam sunamazdı. Tepsi getirilip gece yemeğinin telaşı başladığında giderken bana sadece iyi geceler ve tatlı rüyalar diledi; iyi bir gecem ve tatlı rüyalarım oldu. 

🍂  🍂  🍂 


VİLLETTE'DEN ALINTI ÇEKİLİŞİ :

1’den 10'a kadar bir sayı tutarak kitaptan kendi alıntımızı seçelim, hı? 

  1. Değişikliğin cazibesi veya yaşanan bir olayın heyecanı yoktu ama huzur beni öylesine mutlu ediyordu ve değişikliği öyle az arıyordum ki, her türlü heyecanı huzursuzluk olarak algılıyor, benden uzak durmasını arzu ediyordum.  
  2. Tehlike, yalnızlık, belirsiz gelecek, kasvetli ve kötü olmak zorunda değildir, yeter ki yapı sağlam olsun  ve melekeler kullanılabilsin ve özellikle Özgürlük bize kanatlarını ödünç versin ve Umut bize yıldızla rehberlik etsin.
  3. Biraz uzaktan bakmanın büyüsüyle manzara böyle gözüküyordu; ama mesafenin benim için yok olduğu bir an geldi.
  4. Cesaret değil de çaresizlik hissettim, çaresizlik çoğunlukla cesaretin yerini doldurup o görevi yapmak için yeterli olur.
  5. Bazen bize atfedilen özellikler bize bakan gözlere bağlı olarak ne kadar aksi yönde oluyor!
  6. Neden ne olursa olsun, onun güneşini bulutla karşılayamazdım.
  7. Herhangi bir şey söylemek bana düşmezdi, uygun da olmazdı ama insan zaman zaman kelimelerle ifade edilmesinin yasak olduğu düşünceleri yüzünde gösterebiliyor.
  8. Çiçeklerin büyüdüğünü seyretmek hoşuma gider ama koparılmalarını sevmem. Onlara köksüz ve yok olacak şeyler gibi bakarım, yaşamla benzerlikleri beni üzer. Sevdiklerime asla çiçek vermem, benim için önemli olanlardan asla çiçek almak istemem.
  9. Benim doğam değişkendir, bir an hissettiklerim bazen bir sonraki ânın eğlencesi olur.
  10. Bayan Bretton’ı bir yaz günü gibi karşımda buldum. Olduğum iki katı fazla üşümüş bile olsaydım şefkatli öpücüğü ve samimi sarılışı beni gene de ısıtırdı.


Yorum Gönder

15 Yorumlar

  1. Samimi bir yazı olmuş. :) İki yazarı da hiç okumadım, ileride belki okurum. Konu klasikler olunca bitmeyen mekan tasvirleri ve karakter tahlilleri beni boğabiliyor. 😅 Detaylı ve güzel bir tanıtımdı, emeğine sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biraz göreceli bir yorum olabilir ama bence iki yazar da boğacak kadar tahlil yapmıyordur sizi :) Klasik ama olay örgüleri sürükleyici klasiklerden. Olayların içinde yapıyorlar zaten tahlillerini de. Yine de Villette'den önce diğer eserlerinden başlamak daha iyi olabilir o zaman :))

      Sil
  2. Okumadığım bir kitap. Bronte’nın Jane Eyre’sini okumuştum. Çok çok güzeldi. Bir de çok mükemmel olmasa da -fazlaca kısaltmalara gidilerek- o dönemi yansıtan bir film çekmişler. İzlemediysen onu izlemeni tavsiye ederim.
    Bu kitabının kütüphanalerde zor bulunduğunu da bilmiyordum. Evet bazen bazı kitapları bulmak gerçekten zor oluyor. Özellikle kütüphane okuruysan, seni anlayabiliyorum. :) Bu kitabına ben de bakayım bizim buralardaki kütüphanelerde var mı diye. Sevgilerimle!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ''Kütüphane okuru'' mu? Artık dönüştüğüm şey kesinlikle o türden bir okur sanırım :)) Umarım gittiğin kütüphanede vardır ve okuduğunda sevdiğin bir kitap olur :) Jane Eyre'den uyarlanan birkaç film izledim belki izlediklerimdendir film de... Jane Eyre ''Aşırı Klasikler''den sayıldığı için her on yılda bir yeniden filme uyarlamışlar resmen :D

      Sil
  3. austen ve bronte ler benim de en sevdiklerimden :) jane eyre de benim ilk üçte yaniii :) anna karenina bir de tabiii :) shirley, vilette, profesör, üçünü de okumadım, alıp okuyayım. bir de seni görmek güzel oleeey :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anna Karenina'yı okumadım desem :') Onun için onu sıralayamam ama jane eyre kesinlikle sıralamada ön sırada :) Profesör de güzel hatta villetteye göre daha hızlı gidiyor. Villette'nin otobiyografik bir yanı var Profesör'ün de. Ama onda başkarakter farklı olarak erkek bir öğretmen. Bronte okumak her türlü güzel.

      Sil
  4. lucy snowe u merak ettiiim :)

    YanıtlaSil
  5. yaa bak şimdii, career girls diye bir ingiliz filmisi var :) yönetmeni mike leigh. o filmde iki kız arkadaş bronte ile fal bakıyorlar. önce bir soru soruyorlar. örneğin, aşık olacak mıyım gibi :) kitabın rastgele açıp bir kelime seçiyorlar :) örneğin, saçma gibi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmi ve yönetmeni senden duyuyorum ama fikre bayıldım :D Sanırım filmi izleyip kendim de bir ara bu rastgele kelime seçme oyununu oynarım :))

      Sil
  6. Jane Eyre çok kıymetli bir kitap. Onun yerini almak kolay değil. Bu kitabı birkaç yıl önce sipariş etmiştim ama site bana başka birinin kitap kolisini gönderince kitap elime geçmedi. Sonra da baskısı bitti sanırım, bulmak imkansız hâle geldi. Şimdi ikinci eline dünyanın parasını vermek istemiyorum. Belki ilerleyen zamanlarda tekrar basılır. O zamana kadar bekleyeceğim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başka birinin kitap kolisini teslim almak mı? Nasıl bir his gerçekten merak ettim doğrusu. Daha önce kendi siparişimin eksik, fazla veya geç gönderildiği oldu ama başka biri tarafından seçilen kitaplar hiç karşıma çıkmadı :) Villette'nin stoğu on yıl kadar önce bitmiş sanırım... Ben yeniden basılmasını bekleyemeyecek kadar çok okumak istiyordum, kütüphanede bulmam çok iyi oldu. Umarım Villette yeniden basılır ve daha fazla okura ulaşabilir :)

      Sil
    2. KPSS Hazırlık kitapları çıkmıştı içinden. Roman tarzında kitaplar almış olsaydı alan kişiyi tahmin etmek keyifli olabilirdi :-) Benim KPSS'yle işim bittiği için sınava hazırlanan bir arkadaşa hediye etmiştim kitapları.

      Sil
    3. Ya bir miktar hayal kırıklığına uğradım şimdi :) İyi bir şekilde değerlendirmişsiniz gelen kitapları ama sizinkileri görememek de daha kötü hissettirmiştir bu durumda.

      Sil
  7. Çoook merak ediyorum bu kitabı, Jane Eyre'i bile aşıyor mu gerçekten okumalıyım:)) ama bulunmuyor işte, elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yoo Jane Eyre'yi aşmıyoor. Yani bence :)
      Ama Bronte kitaplarının arasında ikinciliği kaptı bende :)
      Bulunması zor ama iyi ki kütüphaneler var edinemesek de okunmasını kolaylaştırıyorlar :)

      Sil