VE İŞTE ZAMAN SAVAŞINI BÖYLE KAYBEDERSİN – AMAL EL-MOHTAR, MAX GLADSTONE KİTAP YORUMU :

Ve İşte Zaman Savaşını Böyle Kaybedersin; adıyla, kapağıyla, ödülleriyle ve bilinmezliğiyle (satın aldığımda kitap yeni çıkmıştı ve hakkında hiçbir şeye denk gelmemiştim) kendini bana okutmak için yeterli çekiciliğe sahipti. İçindeki birkaç mektubu okuyarak kitaba başlamış ve kitabın fotoğraflarını çekmiştim geçen mayıs ayında. Sonrasında kitapla ayrı düştük, araya giren olaylar, sorumluluklar ve mesafeler ardından ben kitaba bu ay tekrar başladım. Kitaba mayıs ayında okunmayı yakıştırdığımdan, bu süreçte kendisini okumayı biraz geciktirmiş bile olabilirim :D

Ve İşte Zaman Savaşını Böyle Kaybedersin; Kırmızı ve Mavi adlı, karşı tarafların ajanları arasındaki gizli mektuplardan oluşan iki yüz sayfalık bir novella. Kitabın tamamı karşılıklı mektuplardan oluşuyor ve okur olarak olayları zaman, mekân, şekil karmaşası içinde mektuplardan çıkarım yaparak anlamaya çalışıyoruz. Okuması kolay olduğu kadar, anlaması zor bir evren var kitapta. Hele ki başlangıçta…


Kitabın teması benim gözümde bilim kurgu dairesinden ziyade zaman-mekân-aşk üçgeni içinde bir yerlerdeydi. Bundan dolayı evrenler, nedenler hakkında sorulara takılmadan okumak benim için mümkündü. Karşı iki tarafın, en alt edilmez iki ajanının arasında meydan okumayla başlayan mektuplaşmada; mektupları okumak, evrenleri(lifleri) okumaktan daha çok ilgimi çekti kitap boyunca. Onun için ben kitaptan memnun ve yirmi saniyelik bir şokla ayrıldım.

Son olarak, aldığı ödüllerden dolayı beklenti çok yükseltilmezse daha tatminkâr bir okuma deneyimi yaşatır bir kitap diye düşünüyorum. Peki, ‘’Ve İşte Zaman Savaşını Böyle Kaybedersin’’ her okurun zevkine hitap eder mi? (Kırmızı’nın da bir mektubunda yazdığı gibi) Kısa cevap: Hayır. Uzun cevap: Hiç sanmıyorum?  :D  Yine de farklı bir şeyler arayışındaysanız güzel gidebilir diyerek yorumumu burada noktalıyorum.


KİTAPTAN ALINTILAR :

Birbirlerinin gemilerine kayalık misali…

Öldürmek, teknik ve yöntem açısından, deneyimle kolaylaşır. Öldürmüş olmaksa, Kırmızı için hiçbir zaman kolaylaşmıyor. Beraber çalıştığı ajanlar ya böyle hissetmiyor ya da bu duygularını daha iyi saklıyorlar.

Mektuplarını okumak kendi içimden çiçek toplamak gibi.🌺

Bunun ne demek olduğunu merak ediyorsundur ama kim olduğumu merak ettiğini pek sanmıyorum.

Ama sonra sen çıkageldin. Sınırlarım kayboldu. Ezbere yaptığım her harekete kendimi tümüyle vermem gerekti. Sizin tarafın hızına derinlik, dayanıklılık getirdin ve ben kendimi yeniden tam kapasite çalışır buldum. Sizin Vardiyanın savaş gayretine canlılık kazandırarak bana da canlılık kazandırmış oldun. Minnetimi kabul et lütfen.

Hasatta sürat olmaz.

…yeşil şeylerin ağır sabrıyla öğrenmiştir.

İleri yerine yana atılmış bir adım olur.

Kafası karışık, ruhunda bir cam kırılmış gibi…

Bir bitkiyi değiştirmek istiyorsanız, işe kökünden başlayın.

Ben de gidiyorum. Çoğundan daha uzağa, daha hızlı, daha sık seyahat ediyorum; okuyorum, yazıyorum, şehirleri seviyorum. Bir kalabalığın içinde yalnız, ayrı ama ait olmayı, gördüğümle olduğum arasına mesafe koymayı…

Kar kalktı ve her şey ısınmaya başladı; sanki güneş iki elinin eklemleriyle toprağa bastırıyor, gevşesin diye yoğuruyor.

Bravo, narım. Aferin. On üzerinden dokuz. (Hedefi yüksek tutmaya teşvik etmek için bir puanı her zaman kendime saklarım.)

Gençken yalnızlığı istedim. Beni görmüştün orada: Çıkıntının üzerinde, sabırlı ve bihaber. Ama seni düşündüğümde, beraber yalnız olmak istiyorum.

İltifatın canımı yakıyor çünkü bazı şeylerden büyük kolaylıkla konuşabilsem de, sana mayınlı gibi görünen bir zeminde koşturabilsem de benim için bu zemin basitçe topraktan ibaret. Ama son mektubun… Bir şeyleri kaçırmakta çok iyiyimdir. Kendimi görmekten alıkoymakta.

 

KİTAPTAN ÖĞRENDİKLERİM :

  •  A watched pot never boils* : *İzlenen demlik asla kaynamaz.
  • Fransızların o eski l’esprit de l’escalier’si*. *Türkçe’ye merdiven aklı olarak çevrilebilecek, olumsuz bir söze anında, tatmin edici bir şekilde cevap veremeyip oradan ayrıldıktan sonra aklınıza mükemmel cevapların gelmesi durumunu niteleyen bir ifade.
  • Koşinil : Kaktüslerde asalak olarak yaşamını sürdüren bir böcek, ilk olarak Azteklerde kök boyası olarak kırmızı renk vermek için kullanılmıştır.
  • Kendi memleketlerinde kutsal korulara, ‘’bin ağaç’’ anlamına gelen zuun mod ismi* verilirdi çünkü tek bir yerde toplanabilecek ağaç sayısının bin olduğu sanılırdı. *Moğolistan’daki Zunmod şehrinin ismi de buradan gelmektedir.

Yorum Gönder

6 Yorumlar

  1. yani okunur diyosun pekiii :) ismi de pek güzelmiş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle diyorum :D
      Uzun zamandır, okuduğum en hoş kitap başlığı :)

      Sil
  2. Bu kitabı görmüştüm, sevebileceğimi düşündüm nedense. Kapağı güzel. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapağı çok hoş :) Siz seversiniz de yetersiz bulursunuz da gibi bir his var içimde :D Bu konuyla daha neler neler yapılırdı dedirtebilir bilim kurgu sever yazarlara sanki.

      Sil
  3. Kitap kapağına bayıldım, ne güzel bir çalışma olmuş:) Kitabı da aşırı merak ettim:))) Alınacaklar listesine ekledim:)))
    Ne zamandır yoksun, her şey yolundadır umarım:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim ^^ Yolunda gibi her şey :)
      Merak uyandırma konusunda başarılı bir kitap. Oldukça hem de :) İsmi, kapağı, iki ayrı yazar tarafından iki ayrı karakterin kaleme alınması... Uyandırdığı merağa çok kaptıramadı okurken beni ama mutlu kapattım kapağını.
      Bu arada üzerinden zaman geçse bile yorumlarınızı okumak büyük zevk :)

      Sil