ÇILGIN KALABALIKTAN UZAK – THOMAS HARDY KİTAP YORUMU

Can Yayınları Fotoğraflı Klasikler Serisi’nden okumaya Dickens’ten kaldığım yerden devam ediyorum.

İngiliz Edebiyatı’na dair daha önce çoğunlukla kadın yazarlar okumuştum. Bu kitapla farklı ufuklara yol alıp aynı denizi oradan izlemeye başlamış oldum bir nevi.

 

Fotoğraflı Klasikler Serisi’nden kapak fotoğrafını beğendiğim ikinci kitap oldu. (2’de 2 :D )(Gerçi kapağı çekmese bile adı çekerdi beni kitabın.)

Ayrıca şöyle bir olay vardı ki işte onu daha çok beğeniyorum: Kapaktaki başlık yazısının rengi, iç kapak ve kitap aralığının rengi olarak da kullanılıyor. Gerçekten şahane olay. Dickens’ın Büyük Umutlar’ının toz pembesi fikrimce daha hoş olsa da serinin bu kitabı da güzeldi.


Kitabın konusu ise şu : 

Güzel Batsheba Everdene, kendisine miras kalan büyük ve bakımsız çiftliği çekip çevirmek için Weatherbury köyüne gelir. Dürtülerinin etkisiyle hareket eden Batsheba, köydeki üç erkek (atılgan ama sorumsuz Çavuş Troy, saplantılarının tutsağı olan çiftçi William Boldwood, sadık ve becerikli Gabriel Oak) arasında bocalarken, duygusal bir eğitimden geçecektir... Mizahî, melodramatik, pastoral ve trajik öğeleri ustaca harmanlayan roman, Hardy’nin her zamanki ihanet ve aşk acısı temalarını işlemekle birlikte, yazarın en sıcak, en eğlenceli yapıtlarından biridir.

(arka kapaktan)



Çok şahane pastoral tasvirleri yüzünden okumaktan pişman olmadığım kitaplardan biri oldu.


  • Çiftçi Oak gülümseyince göz uçlarında beliren kırışıklıklar, ilkel bir resimdeki doğan güneşin ışınları gibi, yüzünün üzerinde dört bir yöne doğru dağılırdı.

  • Bir an gecenin dile gelmiş ıssızlığının, daha doğrusu, gecenin insan biçimleriyle insan seslerinden büsbütün arınmış olmasının etkisi altında kalır gibi oldu. İnsan biçimleri, insanlığın çıkardığı pürüzlerle dertler ve sevinçler tümüyle yok olmuştu sanki; yerkürenin karanlık yarısında kendinden başka canlı kalmamış gibiydi. Gabriel bütün ötekilerin güneşli bölüme gitmiş olduklarını gözünde canlandırabiliyordu.

  • Yüzüne bakarsan yaz, huyuna bakarsan kış olan bir gündü.
  • Merdiven de, omzunun üstünden arkaya bakmaya çalışsan bir adam gibi, kendi çevresinde dönüp duruyordu. (Halbuki tasvir ettiği merdivene sarmal merdiven der geçeriz.)



Bir olayı veya bir karakteri anlatırken betimlemeleri için o kadar geniş bir yelpazeden esinleniyordu ki her şey hakkında bir fikrinin olduğunu düşünmeye başlamıştım Hardy’nin. Astronomi, tıp, matematik, fizik, zootekni, mimari, görsel sanatlar …


  • Doğruyu söylemek gerekirse, ustanın mezara yaklaşması hiperbolik bir çizginin doğruya yaklaşmasını andırıyordu – yaklaştıkça uzaklaşır gibi olduğundan, insan zamanla, onun o çizgiye asla ulaşmayacağını sanmaya başlıyordu. (MATEMATİK)

  • Öğrendiğimize göre, eşyaya renk veren ışınlar, eşyanın emdikleri değil de almayıp yansıttıkları ışınlarmış. Bunun gibi insanlar da olumsuzlukları ve düşmanlıklarıyla seçilirler; iyi niyetlerinin üzerinde pek durulmaz. (FİZİK)


 

Bu zevkli olduğu gibi okumayı bir nebze zorlaştırıyordu zaman zaman. Hele bir ressamın tablosuna veya mitolojik bir tanrıya atıf yaptığında... 

Tablolar yine tamam hadi ama… Mitolojiyle ilgili ne bilgim var ne de bilmeye olan isteğim.

 

Takdir etmek gerek, çeviri böyle noktaların hepsinde imdadıma koşar nitelikteydi. Geçilen kısa dipnotlar sayesinde tasviri de anlayarak devam ediyordum. Yoksa okur geçerdim. Çevirmen notlarını eklemek eminim çok fazla vakit ve emek çalmıştır normal metinden. İlgimi çekmeyen atıfları bile emek var emek diyerek okudum hep. Ne çok mitolojik tanrı varmış :P


 

Peki kitabı kimler okumalı ?

İngiliz Edebiyatı severler, romanın dilinin (ağdalı demeyelim de) yüklü olmasını sevenler ya da aldırış etmeyenler, aşk üçgenine dörtgenine falan da aldırış etmeyenler ve bir romanda karakter tahlillerinin iyi yapılmış olmasını bekleyenler…


  • Troy’a gelince kusurları kadın gözünün erişemeyeceği derinliklerde gizliyken, gösterişli yönleri tam yüzeydeydi. Bu yönden, kusurları en kör gözlerin bile görebileceği gibi ortadayken, üstünlükleri bir maden cevherini andıran basit ve temiz yürekli Gabriel Oak’un tam tersiydi.

  • Liddy, bir küçük dere gibi, sığ olmakla birlikte her zaman cıvıl cıvıldı. Varlığında düşünceyi zorlayacak kadar değilse bile, kafayı çalıştıracak kadar bir ağırlık vardı.



Tahlillerin sağlam olduğunu söylemek gerek hak yemeyelim. Lakin…

Lakin;

Batsheba karakteri sağlam temellendirilip düzgün çıkılamamıştı bence. Çünkü başta bir Elizabeth Bennet okuyacağım derken bir erkek tarafından yazıldığı için midir yoksa satır aralarını bile dolduran dönemin kadınlara bakış açısından mıdır Batsheba’nın kendi içinde tutarsız davrandırıldığı çok oldu. Bir kadın her zaman böyle davranmayabilir. Batsheba’dan daha sağlam bir karakter çıkardı. Bu haliyle beklediğimden ıtık kıtık bir karaktere döndü. Üzdü. Yine bir kere daha ‘’Ne oldum değil ne olacağım ?’’ demenin gerekliliğini okumuş olduk. Batsheba gibi bir kadın amiyane tabirle Troy’a düşmeyebilirdi.

  • Düşüncelerinden çoğu kusursuz birer mantık örneğiydi. Yazık ki bunlar hep düşünce olarak kalırlardı. Yalnız ara sıra mantıksız bazı varsayımlara saplanırlardı ve yazık ki eyleme dönüşen düşünceleri de çoğu zaman işte bunlar olurdu.

 

Ayrıca kitapta çok fazla ahlak ve din-mezhep çatışmalarına gönderme vardı lakin benim üstünde durduğum kısımlar daha çok bir üst paragraftakinden halliceydi. :) Çok takılıyorum böyle konulara ne yapayım? :)


 

Kitabı özetleyecek bir cümle olsa ‘’ Sevgi neydi, sevgi emekti’’ olurdu sanırım. Tutkuymuş, güçmüş, paraymış, saygınlıkmış bunlar sevginin içinde olsa güzel olan şeyler ama hiçbiri tek başına sevgi için yetmiyor. 

 

KAZANDIRDIĞI KELİMELER :

ŞOSE :Genellikle taş kırıkları üzerine kum döşenip silindir geçirilerek yapılan yol.

MASİF : Som, katıksız anlamında.

ANDAÇ :1. Kendini zaman zaman anımsatmak için birine verilen herhangi bir armağan, anmalık. 2. Birini ya da güzel bir olayı anımsattığı için saklanan şey.

LEPİSKA : 1. Leipzig kentinde (Almanya'da) dokunan bir ipek kumaş, Leipzig ipeği. 2. Sıfat (saç için) bu ipeğe benzeyen, uzun, sarı ve yumuşak.


KİTAPTAN ALINTILAR :

(Şahane bir bölüm oldu >.>)


  • Bunu öğrenmek geceden gündüze çıkmak gibiydi.

  •  Bir şeye yüz yüze, açıkça baktığımızda bile, gözlerimizin alıp getirdiği izlenimleri içerimizdeki istek ve gereksinimlere göre renklendirip biçimlendiririz.

  • İşten başını kaldıramayan bir ananın arada tek bir dakikacık ayırarak dönüp çocuklarını sevindirmesi gibi, doğada da kimi zaman, nereden estiği belirsiz, tatlı rastlantılar olur.

  • Bir tür konuşkanlık vardır ki, hiçbir şey söylemez; işte Bathsheba’nınki böyleydi. Ve bir tür susuş vardır ki, çok şey söyler; bu da Gabriel’inkiydi.

  • Gözlerin sesinde öyle tonlar vardır ki, dilde bulunmaz… Derin duyguların hem görkemi hem de ıstırabı, ses yoluna sapmayışlarıdır.

  • Derdimizin en başımızdan aşkın olduğu sırada bile, kafamızın yüzeyde bir köşesi boş kalır ve ufak tefek, önemsiz şeyleri seçer.

  • Kalıtımla geçen içgüdülerini yaşantısıyla düzeltmeye henüz zaman bulamadığından…

  • Aşk, var olan bir zayıflık içinde var olabilecek olan bir güçtür.



Bir sonraki yazıda 
görüşmek üzere ...






Yorum Gönder

6 Yorumlar

  1. Hahah değil mi? Ben de daha başından orada takılı kalmıştım. Belki insanların ilgisini çekmeyecek ama benim unutmak istemediğim bir betimlemeydi onun için almıştım onu da yazıya :) İtiraf edeyim kitabın yarısından sonra, sanırım olumsuz bir yorum yapacağım demiştim kendi kendime ama kitabı bitirip yorumu yazmaya oturunca böyle bir şey çıktı ortaya :) Okuduğuma pişman değilim çünkü betimlemeler şahaneydi :) Sıkıcı da değil sadece bir miktar sinir olabilirsiniz bazı konular hakkında yani bende öyle olmuştu :) Filmi olduğunu bilmiyordum ben de ona bakayım uygun bir zamanda. Çok teşekkür ederim ^^

    YanıtlaSil
  2. Yok yok böyle betimlemeleri okuya okuya gerekli birikim eşiğini geçeceğiz ve o eşiği atladıktan sonra farkında olmadan güzel bir şeyler yazabilir hale geleceğiz. En azından benim umudum o yönde :) Şimdi bile her okuduğum kitaptan sonra yazdığım yazıda hissediyorum o kitabın etkisini (bunu yansıtamıyor olsam bile). Umutsuz düşünmüyoruz :) Ve evet iyi ki tanışacak çok yazar var :D

    YanıtlaSil
  3. hardy en sevdiklerimden yaa, bunu da okudum, filmisi de vaar, jude var diğer romanı o da nefiss, filmi de var, tess var nefis nefis, filmi de var, dizisi deee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Jude'i internetten kitap aldığım sayfalarda tükenmiş olduğundan, Tess'i de başrol karakter kızla ilgili çekincelerim olduğundan alamadım ama sen öyle diyorsan şey yapayım :))

      Sil
    2. jude, iletişim yayınlarından al, çevirisi iyi, çevirmen çok önemlii, tess ingilizce okudum da baktım galiba martı yayınları iyi gibi gözüküyo, tess yani çok eski dönem olduğu için üzücü biraz, dönemsel olarak kadınların zorluk çektiği yıllar, konu dram ama kitap muhteşem :)

      Sil
    3. Teşekkür ederiiim :) Bir sonraki kitap alışverişimde göz önünde bulundururum bu mesajı :D Gerçi yorumlarda yazdım ama Little Dorrit'i de okumadan izlemiştim. Sonra okumak için aldım. Çünkü Dickens :) Ama Tess'i izlersem sonra okumak için alacak merakım kalır mı bilmiyorum. Can veya İş bankası çevirisi olsaydı keşke...

      Sil