AĞAÇ EV SOHBETLERİ #77 : KİTAPLAR VE OKUMAK ÜZERİNE

Ağaç Ev Sohbetleri'nin bu haftaki konusu tek bir sorudan oluşmuyor. Bize beyin jimnastiği yaptıracak, belleklerimizi tazeleyecek sorular dizisinden oluşuyor. Öyle ki düşünüp yazdıkça daha çok hatırlamaya başladım.  Daha çok hatırladıkça daha çok yazdım. Konu için sayın sevgili Makbule Abalı'ya teşekkür ediyor ve sorularıyla beraber yazısının bağlantısını bırakıyorum : 

https://ucunkuslar.blogspot.com/2021/02/agac-ev-sohbetleri-77-cocuklara-ve.html

Okuma yazma öğrendikten sonra okuduğum ilk kitabı maalesef hatırlamıyorum. Ama en sevdiğim arkadaşımla kitapları değiş tokuş etmiştik. Bu yüzden onun meslekleri anlatan bir kitap okuduğunu biliyorum. O kitabı hâlâ saklarım. Benim okuduğum ilk kitap da ondadır belki…

Birinci sınıfın sonunda öğretmenimiz sınıfta ‘’Hızlı Okuma Yarışları’’ yapmıştı. Ödül de pembe çatılı mor panjurlu ev şeklinde bir kumbaraydı. Onu da hâlâ saklarım.  

Ayrıca güzel yazanlara da çıkartma verirdi. Sınıftaki kızlar aramızda kimin daha çok çıkartması var yarışması yapardık. Şimdi onları da saklarım diyeyim de siz de düşüp bayılın. Ama saklıyorum :)


İlkokuldan üniversiteye kadar daima kütüphanecilik kolunun bir parçası oldum.  Gerçi ilkokuldayken öyle bir kol yoktu ama her sınıfın kendi kütüphanesi mahiyetinde cam dolaplı bir kitaplığı olurdu. Ve görevli bir öğrenciye de o haftalık o kitaplığın anahtarı teslim edilirdi. Herkes evinden getirdiği birkaç kitapla zenginleştirmişti kitaplığı.  Yazdıkça fark ediyorum ama gerçekten güzel uygulamalarmış her biri. Okumayı severek, daha iyi olmak için yarışarak, işe kendimizi katarak, sorumluluk sahibi olmaya çalışarak öğrenmişiz.

Sınıfça hediye çekilişleri de yapardık.  Ben kime çıkarsam çıkayım hediyemin ne olacağı başından belliydi: ya çerçeve ya kitap. Hediyeyi alırken de arkadaşım üzülmesin diye mutlu gibi davranırdım ama pek mutlu olmazdım. Çünkü ya ben onu çoktan okumuş olurdum ya da sevmeyeceğimi bildiğim için okumadığım bir kitap olurdu.  Üniversitede durumlar değişti şükür ki :) Gerçi artık sayıca azaldı aldığım hediye kitap sayısı ama böylesini tercih ederim doğrusu.



Arkadaşlarımdan iyi kitaplar alma yönünden şansım olmasa da ailem yönünden şanslıydım ben de. Üzerimize düşerlerdi. Dönem boyunca harçlıklarımızdan biriktirdiğimiz parayla babam bizi ailecek kitap fuarlarına götürürdü. Her zaman kendi birikimlerimizle alabileceğimizden fazlasını almış olarak geri dönerdik. Büyük marketlerde kitap bölümleri olur ya hani pek düzgün kitap bulamazsınız. Sepetlerde dağınık haldedir hepsi. İşte o sepetlerden 50 kitaplık Kemalettin Tuğcu serisini çıkartmış insanlarız. Ha ha onlar da duruyor hâlâ.



Beni en çok etkileyen çocuk kitabı ve gençlik kitabının hangisi olduğunuysa hiç düşünmedim. Ama kesin klasik sınıfına giren kitaplardan olur ikisi de. Çocuklar için dünya klasiklerini birleştiren bir kitap vardı içinde beş ayrı hikaye olan. En çok etkileyen o mu bilmiyorum ama aklıma ilk o geldi.  İçinde Oliver Twist, Pollyanna, Define Adası gibi hikayeler olanından. Gençlikte de Sefiller’den etkilenmiştim. Ama o da ‘’en’’im olur mu bilmiyorum ‘’en’’ çok iddialı. Şimdilerde onun da İş Bankası’ndan çıkan kafa yarabilecek ağırlıkta iki ciltlik hâlini aldım. Bakalım hele bir tekrar okuyalım :) Bir dakika, bir dakika… gerek kalmadı buldum galiba: Çalıkuşu! Kaç kez okuduğumun sayısını unuttum kitabı.


Kütüphane, Halk Evleri, komşularımızın kitaplıkları… evet hepsinden çok yararlandım, hâlâ yararlanırım da. Sadece kendi aldığımız kitaplarla dönen bir çark çok zengin ve çeşitli olmazdı.

Olaylar genelde bu şekilde gelişiyordu :)

Toplu taşıma araçlarında kitap okuyanları gördüğüm oluyor. Mutlu oluyorum. Eve gittiğimde hâlâ aklımdaysa kitaba da bir bakarım bazen. Dışarı çıkarken yanımda mutlaka kitap olur. Tatile giderken de. Zaten tatilin sözlüğümdeki diğer bir anlamı da dışarıda kitap okumak için daha fazla boş zamandır. 


Benim tüm bu beyin jimnastiğinden sonra kendim için vardığım sonuç şu: Okumayı okulda yarışarak, paylaşarak, sorumluluk alarak sevmişim. Güzel okuduktan sonra verilen ufak ödüller bir sonrakinde daha fazlasını denemem için güç, ileriki yaşlarımda güzel hatıralar olmuş. Ama başlangıçta bu ödülleri hak edebilmem, annemin temel atmak için gösterdiği çabayla olmuş. Öğretmenimin iyiliği de bu temeller üstüne çıkılan sağlam duvarlarmış. Babam bu duvarlara güzel pencereler açmış ki okuyarak daha uzak diyarları görebileyim. İşte böyle inşa edilen bir evin içini döşemek daha kolay. Yani ben pek bir şey yapmadım. Böyle bir eve sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumun farkındayım. Birçok çocuk ya maddi ya manevi ya da her ikisinden birden kaynaklanan imkansızlıklardan dolayı böyle bir şansa sahip olamıyor. Üzülüyorum ama yapabileceğim tek şey kitaplarımı paylaşmak, okuma heyecanımı paylaşmak. Daha fazlasını yapmak isterdim...

Yorum Gönder

32 Yorumlar

  1. o cam kitaplıktan bizim ilkokulda vardı hocam, camı yoktu gerçi... :D Sonra İzmir'e taşındık, şehir büyük, her imkan var ama kitap bile aslanın ağzında. İlgisiz bir öğretmen, zaten kaytarmaya hazır çocuklar... Öyle safsatayla geçip gitti işte ömür be hahahah :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cam kitaplıkların illa ki bir kusuru olur zaten :) Ya camı yoktur ya kilidi bozuktur... Kitap satın almak için bir bütçe gerek ve aynı bütçe giderek az daha az kitap alıyor. Sad but true story...

      Sil
  2. Yarışmak benim için hiçbir zaman teşvik olamadı. :) Ama küçüklüğünüzden beri bu yolculuğun bir parçası olmak harika hissettiriyor olmalı. Ben bayağı geç başladım size kıyasla. Ama insan kendi yolunu buluyor bir şekilde. :) Birçok kişi için güzel tavsiyeler. Ben de yazayım kendi deneyimimi birazdan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitap okuma alışkanlığı edinmek için de diğer bütün alışkanlıklar gibi uğraşmak gerekiyor. Bir süre sonra zaten yola koyulduğunda kendiliğinden devam ederken buluyorsun :) Ama geç ama erken. Önemli olan o yoldan keyif almak ^^
      Sizin deneyiminizi okumak da güzeldi :))

      Sil
  3. bunu da çok çok iyi yazmışsın. kemalettin tuğcu 50 kitap ha he maşallah :) kumbara ne tatlıymış, çıkartmalar da, bir yazına onların fotisini koysanaaa, bu anılarını daha çok annatsanaa :) çerçeve ve kitap :) son paragrafında çok duygulandım amaa :) bu ağaç ev i en güzel sen yazdın valla :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son paragrafı yazarken ben de duygulandım :/ Yazı çok fazla naftalin koktuğu için belki birazı gözüme kaçmış olabilir de bilemiyoruz.
      Çok teşekkür ediyorum ama bence o senin çok iyi okuyup analiz edebilme yeteneğinden kaynaklanıyor :) Hıhımm demek daha fazla naftalin kokan yazı istiyoruz :d
      <3

      Sil
  4. Ben de okumayı senin gibi okulda sevmiştim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okul kitap sevgisi edinmek ya da edinememek için önemli role sahip tabii :) Kitapları okulda seven biraz daha şanslı kesimdeyiz o zaman :)

      Sil
  5. Evet çok şanslıymışsınız. Ne güzel.
    Ve bunu öylesi güzel ifade etmişsiniz ki.
    Tebrik ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ediyorum^^
      Siz de yazdınız mı diye baktım ama şimdilik yoktu. Eğer yazarsanız sizden de okumayı beklerim :)

      Sil
  6. Kemalettin Tuğcu deyince aşırı acıklı, iç parçalayan hikayeler geliyor aklıma. Belki de sevemediğim tek tür dram. Ne kitapta ne filmde ne tiyatroda, net dram sevmiyorum ben :) Kitaplarla haşır neşir olduğun bir ortamda büyümüşsün ne güzel :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen o türde sevdiğim şeyler bulup okuyup izlesem bile saf dram benim de çok sevdiğim bir tür değil. Ama Kemalettin Tuğcu serisini en çok köyden gelip şehirde zorluklarla büyüyüp çalışıp didinip sonra şehirde kalabilecek olmasına rağmen köylere öğretmenlik, doktorluk yapmaya giden karakterlerle hatırlıyorum. Dramından çok aklımda bu rollerle yer ettiği için seviyorum sanırım ben de :)

      Sil
  7. Ben okumayı evde sevdim. Küçük yaşta başladığım için kendimi hep şanslı görmüşümdür. Kendi yolumu kendim buldum. Ama evim müsaitti :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ev müsaitliği önemli :D Bence de şans okumayı küçüklükten sevmek :) Sonradan da çok sevilebilir gerçi ama ya hiç okumayı sevmeden geçip gidersek?

      Sil
  8. Halk evleri kütüphanesi güzelmiş, benim kitap alış verişi yaptığım bir arkadaşım veya komşum olmadı zaten şöyle düşündüğümde etrafımda benim gibi kitap okuyan bir tanıdığımda yok. İsterdim yani böyle birileri olsun. Sefillerin sesli kitap versiyonu da vardı dinledim hatta müzik resitali tadında filmi de var izledim. Üçlemenin hepsi keyif vericiydi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üzücü bir gerçek. Kitap okuyan insanlar her zaman çevremizde olmayabiliyor ya da olsalar da okuduklarımızı çoğu zaman onlarla tartışamıyoruz. Blog bunun için güzel bir ortam aslında. Kütüphanelere gitmek de öyle, kitap okuyan insanları çevremize getiriyor. Sesli kitaplarla pek aram yok ama müzik resitali tadında dediğiniz filmini okuduktan sonra izlemek güzel olabilir :)

      Sil
  9. Etkinliğiniz çok güzel, bambaşka hikayeler ile birçok yaşantım olduğunu hissediyorum. Dertlerin birçoğu da müşterekmiş demek ki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle her blogda ayrı bir hikaye okuyorsunuz...

      Sil
  10. Kitaplar... ne güzelmiş bu haftanın konusu. Kütüphaneler hep en sevdiğim yerlerden oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten güzeldi bu haftanın konusu :)) Ve evet benim de öyle oldular :)

      Sil
  11. Ahahaha ben kitap okumayı hiç arkadaşım olmadığı için sevmiştim ,yani mecburiyetten ama kitapların olunca hiç yalnız olmuyor insan 🥺 ailemde sürekli kitap okunuyordu tabi ama mesela kardeşlerimde böyle bir etkisi olmadı bu durumun sevmiyor ikiside 😳

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa :( Kitapların olunca yalnız olmuyorsun doğru. Çünkü kitap da bir arkadaş. Yine de okuldaki arkadaşlarınızı zamanda geri gidip bir ufak uyarasım geldi. >-<
      Ailenin rol model olması önemli tabii ama iş kişinin kendisinde bitiyor bir noktadan sonra... Üçte bir, rol modelin pozitif etkisi yakalanmış sanırım yine de :)

      Sil
  12. Yazınızı okuyunca bende bir düşündüm küçüklüğüme gittim ama hiç böyle hoş anılarım olmadığını fark ettim. Babam kitap okumayı çok sever eskiden beri ama ben küçükken hiç sevmezdim. Okulda da böyle sizin anlattığınız gibi yarışmalar vs olmazdı keşke olsaymis. Ben biraz geç kazandım kitap okuma alışkanlığını tabii bu aralar yine okuyamıyorum ama en kısa zamanda tekrar baslamayi düşünüyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle okuyamama dönemleri oluyor benim de. Önemli olan alışkanlığı kaybetmeden geri dönmek galiba :) Yarışmalar benim üzerimde teşvik edici bir etki yapıyordu ama başka bir blog arkadaşımız onda öyle olmadığını söylemişti etkisi değişiyor galiba :) Eğer okumanıza teşvik olacaksa kitap okuma etkinlikleri yapılıyor bloglarda onlara da katılabilirsiniz liste falan oluşturmak iyi geliyor bazen ^^

      Sil
  13. Kesinlikle katılıyorum alışkanlığı kaybetmeden dönmek önemli :) Bu etkinliklerden de haberim yoktu teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
  14. son yazıma baksanaa thomas hardy vaar :)

    YanıtlaSil
  15. Gerçekten güzel yazmışsın, tebrikler. İlkokulda camlı kitap dolabı, nöbetleşe verilen sorumluluklar okumaya teşvik edici güzel şeyler. Koleksiyon merakın da ilginç:) Her bakımdan şanslıymışsın, şansının hep açık olmasını dilerim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ediyorum :) Gerçekten çocuklara sorumluluk vererek, onları da işin içine katarak kitap okumaya yaklaştırmak her yönden etkili bir yöntem sanırım. Çoğu kişi de okul hayatında böyle bir kitap dolabının varlığından söz ediyor gibi. İyi dileğiniz için de teşekkür ederim :) Umarım her bakımdan şanslı olan insanların sayısı artar ve öyle olmayanlar için de kendi çapımızda bir şeyler yapabiliriz :)

      Sil
  16. Bizde de kitaplık kolu vardı. İlkokulda okuduklarımı pek hatırlamıyorum ama kitaplık kolu olup, o sorumluluğu almak eğlenceliydi. :)

    YanıtlaSil