KAHVE SOĞUMADAN ÖNCE - SHIKAZU KAWAGUCHI KİTAP YORUMU :

Çok uzun bir aradan sonra merhaba bloğum, sessizliğimi yine gece saatlerinde bozuyorum.

Geldi sonbahar. Geldi yağmur. Geldi sıcak filtre kahve eşliğinde kitap okuma zamanları…

Elveda terlemeli yaz. Elveda güneş kremi. Soğuk kahve, sana da elveda!

Size sahip olmak da bir lüks biliyorum ama bir süre bu lüksleri istediğimi sanmıyorum hayatımda.

Siz sevgili blog okurları, bloğumun şifresini unuttum sandınız. Ama ben sessiz geçen bu son yılda hayatımı farklı bir yolda düzene oturtmaya çalışıyordum. Yoksa bloğumun şifresini unutmadım, telaş yapmayınız :)  Sadece vaktimi ve enerjimi her şeyimle girdiğim yola verirsem daha iyi olurum sandım ama görünen o ki çok da doğru düşünememişim. Kaldı ki zaten düşündüğüm gibi de hareket edememişim. Etseydim farklı olur muydu bilmiyorum ama o kısım bu yazımın konusu değil, nasipse başka yazıların :)

Bendeniz yazmayı unuttuğum bu arada, okumayı unutmamayı neyse ki başardım.

Kanıtım ektedir: 

 

Kahve Soğumadan Önce, adının tembihlediğinin aksine kahvemi soğuta soğuta okuyarak bir hamlede bitirdiğim bir kitap oldu. 

KONUSU: Bir kahve dükkanı düşünün, o dükkanın bir efsanesi var: Oradaki bir sandalyeye oturup kahve sipariş ederseniz gelen kahve soğuyasıya kadar zamanda yolculuk yapabiliyorsunuz. Kahve soğumadan önce dönmek şartıyla!

Kitabı okurken tiyatro olsaydı seyir zevki, okuma zevkinden daha yüksek olurdu diye düşünmedim değil. Böyle düşündüğüme şaşırsam da yazarın ortamı ve olayları gözümüzde canlandırmamız için kullandığı dil ‘’Bakın bu bir tiyatroydu ben şimdi bunu kitaba döküyorum.’’ diyen cinstendi.  

Yazarı Toshikazu Kawaguchi olan Kahve Soğumadan Önce, 2010 yılında tiyatro oyunuymuş ve 2015’te roman olmuş. Bu bilgiyi edindikten sonra taşlar yerine oturdu :)

Kahve Soğumadan Önce’nin bir de devam kitabı varmış: Kafeden Hikâyeler.

Okur muyum? Evet. Kitapları siz de okuyun mu? Bence evet.

Hatta çevirisi yapılmayan kitapları da dâhil edersek bir süre daha bu kahve dükkânında geçenleri yarı izler yarı okuruz gibi…

Altını çizdirecek cinsten çok satırı olmasa da hikayeleri üstüne düşündürecek ve hissettirecek türdendi. Bir kahve eşlikçisi olarak üstün başarılı konu seçimi için yazarı tebrik ediyorum ^^ 

Daracık fırsat kapısı Kohtake’nin şansına mükemmel bir zamanlamayla aralanmıştı.

Kabriole* bacaklarla zarifçe şekil verilmiş sandalyeler antika gibi görünüyordu.  (*Burada Kabriole bacakların ne demek olduğunu öğreniyorum :D)

 💙

Dip not: Kapaktaki kediden ne istediniz hımm? Aslında olan kedi alakasız bulunarak çevrilirken yerinden edilmiş sanırım :') Dursaydı da olabilirdi sanki devam kapaklarının selameti açısından?

Yorum Gönder

1 Yorumlar

  1. Bu kitabı gerek yerli gerek yabancı bookstagramlarda çok gördüm. Çok beklentim olmasa da okurken keyif alacağımı düşünüyorum. Ve hoş geldin. :) Bloğunun girişindeki fotoğraf bile en başta beni gülümsetti, kedi ve ayçiçeği. :)

    YanıtlaSil