HASATTA GÜNDOĞUMU – SUZANNE COLLINS KİTAP YORUMU :

‘’Açlık Oyunları Serisi’’ okuduğum ilk zamanlardan beri, en ama en sevdiğim distopya serilerinden.

Ve yakın zamanda seriye beşinci bir kardeş gelmiş! Benim haberim yok. Bu nasıl olabildi??

 

Bir arkadaşımın ‘’Açlık Oyunları’nın yeni filminin oyuncu kadrosu belli olmuş gördün mü?’’ diye sormasıyla önce ‘’Kuşların ve Yılanların Şarkısı’dır o, yeni film olsa yeni kitap yazılmış olması lazımdı; yeni kitap yazılmış olsaydı da yer yerinden oynardı, benim de kitaptan her türlü haberim olurdu yaa’’ diyerek itibar etmediğim bir süre geçirdik. Ama içime kurt düşmüştü bir kere :) Baktım ki ya yer yerinden oynamamış ya da ben sahalardan epeeeyce uzak kalmışım :’) Gerçekten ortada kanlı canlı sayfalı yeni bir kitap var. Panem’e yepyeni bir giriş bileti! Okuduğum yorumlarının yazılmasını bekleyen kitapları da, alınıp okunmayı bekleyen kitapları da bir kenara koydum ve balıklama bu biletin üstüne atladım.

 

Hasatta Gündoğumu, Haymitch Abernathy’nin haraç olarak katılıp galibi çıktığı ikinci çeyrek asır oyunlarını yani Ellinci Yıl Açlık Oyunlarını konu ediniyor. Zamanında serinin Ateşi Yakalamak adlı kitabında Haymitch’in nasıl galip geldiğini Katniss ve Peeta’yla beraber kasetten izlediğimiz için okurlar olarak oyunda neler olacağını bir ufak biliyorduk. Ya da gerçekten biliyor muyduk? :)

 

Hasatta Gündoğumu soluksuz okunan, beni eski, Açlık Oyunları’nın ilk kitabını okuduğum yıllara döndüren bir kitaptı. Bu yönüyle Kuşların ve Yılanların Şarkısı’ndan farklıydı. O kitapta ruhumuzun duymadığı genç, henüz başkan bile olmayan Snow ve Coveyler üzerine yeni anlatılar vardı. Yeni yeni öğreniyorduk pek çok şeyi. Ama Hasatta Gündoğumu öyle değildi. Zaten bildiğin distopik bir evrene geri dönmüş ve kaldığın yerden devam ediyormuşsun gibiydi. Her şey aynı tas aynı hamamdı da değildi de ve işin artı tarafı Coveyler ve Snow bile bu kitapta bir öncekine devam niteliğinde güzelce harmanlanmıştı.

 

Yakın bir akrabanızın aile albümünü karıştırmak gibiydi Hasatta Gündoğumu’nun sayfalarını karıştırmak :D Bu kitabı okurken her şeyi hem biliyor hem bilmiyorsunuz, aşina olduğunuz yüzlerin -bize yeni- geçmişlerini öğreniyorsunuz. Daha yaşlı hallerine şahit olduğunuz insanların genç yüzlerini çıkartmaya çalışmak gibi…

 

Ayrıca Suzanne Collins’e sormak isterdim aradan bu kadar yıl geçse de aynı evreni nasıl bu kadar iyi ve hatasız detaylandırabildiğini. Panem gerçekten paralel bir evrende mevcuttu da acaba siz mi zaman makinenizle geçmişe gidip şahit olup sadece yazdınız? Bir kurgu için bu kadarı fazla değil mi? Hahah neyse abartmayalım ama kimse de benden tarafsızlık beklemesin :))

 

Kitapta içimi gıcıklayan en önemli noktadan bahsetmeden yorum yazımı tamamlamak olmaz :) Anam nedir? Neden çeviride bu kelime defaatle tercih edilmiş? Aslında buna yönelik fark mı vardı da çevirmen öyle uygun gördü bazı yerlerde acaba diye diye okudum, yalan yok :D Yine de bana KERTERİZ kelimesini öğrettiğiniz için teşekkürler çevirmen bey <3 (Güneşi kerteriz aldıktan sonra yönünü bulan bir Haymitch :)).

  

KİTAPTAN ALINTILAR :

Neden kaşınasın ki? Zaten davetsiz gelen bin bir dert vardı ortada.

 

"Sağımız solumuz belli olmaz," dedi Wyatt.

"Bir grup serseri mayınız," diye ona katıldım.

Barış Muhafızları kapıları açtılar ve en serseri mayın havamızı takınarak içeri daldık.


Sonra bir yerde okuduğu bir şeyi, bir durum karşısında kontrol edebileceğin tek şeyin kendi tavrın olduğunu hatırladığını söylemişti.

 

...Kendini sarıp sarmalayacağı bir sözcükler âlemi. Her kitap bir insan kadar kıymetlidir derdi çünkü kitaplar birinin düşünce ve duygularını o gittikten çok sonra bile muhafaza ederlerdi.

 

Kamuoyu duygular tarafından yönetilir. İnsanlar bir şeye önce duygusal tepki gösterirler, sonra onun neden akıllarına yattığına dair bir argüman öne sürerler.

... Seyircinin sizi hissetmesini sağlayın, onlar da neden sizin desteklenecek doğru haraç olduğunuza dair entelektüel nedenler bulsunlar,"...

 

Ve o koku! Sanki baharın en güzel gününü şişeleyip sırf bizim için şişenin tıpasını açmışlar.

Anneannem hafızana en derin kazınan şeyin koku olduğunu söylerdi; seslerden, görüntülerden daha derine işlerdi.


Umut taşımak tehlikeli olabilirdi; beni içinde bulunduğum gerçekliğe kör bırakabilirdi.

 

Gözlerimi ona öyle bir diktim ki beni yense bile beni yenmiş gibi hissedemeyeceğini kabullenmek zorunda kalacaktı.

***



Dipnot: Suzanne Collins eğer bu yazıyı sonuna kadar okuduysan lütfen ama lütfeeen Peeta Mellark’ın gözünden Açlık Oyunlarını bize yaz. Sen yazasıya emeklilik yaşım gelse, kitap bin sayfa olsa, ileri derecede hipermetrop bile olsam birine okutur yine okurum yani. Bu yüzden lütfen yaz, sevgiler ^^

Yorum Gönder

8 Yorumlar

  1. Oooooo okunur diyorsun okurum tabii severiz yani :) kerteriz sağol bi de defaat ne onu da söyle bari :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eveeğt :)
      Defaat, defalarca demek. Günlük hayatta yeri geldikçe geldikçe kullanıyordum şimdiye dek farkında olmadan :) Bir önceki cümlede kelime çevirisine laf ederken bir sonraki cümlede gelişine böyle bir kelimeyi yazarken duraksamıştım boşuna değilmiş :D Kelime tercihleri önemli.

      Sil
  2. Güzel seri sonlarını bilmiyorum pek. Fırsat olursa bakayım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önce üçleme, sonra bir kitap, ardından bir kitap daha :) Sonlarını üçte okuyoruz. Burada zaten bildiğimiz bir sonun geçmiş detaylarını farklı bir açıdan okuyoruz :) Fırsat olursa şimdiden iyi okumalar dileyeyim ^^

      Sil
  3. Anam mı ahhahahah :) Bazen doğal olsun diye böyle şeyler yapıyorlar galiba. Belki ana dilinde de argo ifadeler vardır. Kitabı biliyordum ama ben bu seriden yıllar evvel koptum ya. İlk üç kitabı ergenlikte okumuş çok sevmiştim. Hala seviyorum bu arada ama yıllar önce okudum yani. Hatta uzun yıllar (üniversitenin ilk yılları dahil :) metroda vs giderken mıntıkalardan geçiyor gibi hissederdim, hayal ederdim :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğal olsun diye yapıldığında bile yerinde yapılmadıysa komik geliyorlar ama bana :) Seviyorsan eğer şimdi de seversin baştan kaptırmalısın bence kendini bu seriye. İnsanın kafasını güzel alıp götürüyor yeni dünyalara hem böyle distopyalar. Metrodan geçerken mıntıkalardan geçiyor gibi hissetmen güldürdü :p Ben serinin o kadar fanatiğiydim ama öyle hissettirmemişti jsdnsjndsj baya eksik kalmışım gibi empatiklikten :) Gerçi buna empati denir mi denmezse ne denir bilmiyorum :')

      Sil
  4. Şaka mı bu ? Şuan öğreniyorum, bilgi gibi bilgi heyecan gibi heyecan oldu,teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son derece ciddi bir şaka :)) Bu yorum yazısı heyecan verici bir habere vesile olduğu için ben de heyecanlandım şimdi :)

      Sil