YOLCULUK İKİ : TESLİMATINIZ VAR!

Önceki bölümden :

...

‘’İstanbul otobüsü kalktı mı?’’ diye soruyorum nefesimi normal alıp vermeye çalışarak. (Görevli beyefendi) Bilmiyor… Ama hemen arkasındaki (başka bir) görevliye soruyor: ‘’Kalktı mı İstanbul otobüsü?’’

O sırada saatime göz atma imkânı buluyorum. Kol saatim, tam biletin saatini gösteriyor.

Arkadaşlar, Türkiye’deyizOtobüsler hiçbir zaman tam dakikasında kalkmazlar değil mi, değil mi? Biraz daha vaktim olabilir bence. Olur yani.

‘’Abi, o iki dakika önce kalktı ya. Terminalden çıkıyordur şimdi.’’

                                                                                                                                                                                                           

Bölüm İki:

Yaşadığım hayal kırıklığı yüzüme o kadar yansımış olmalı ki soruyu soran beyefendi aldığı cevabın ardından dönüp de yüzümü görünce üzülmekten kendini alamıyor. Ama ben o an için bunu fark etmiyorum. Kendimi yanında kocaman bir valiz ve sırtında kabuğuyla donmuş bir kaplumbağa gibi hissediyorum. Etrafımdan otobüslerine binmeye çalışan bir sürü tavşan-insan gelip geçiyor. Benim sahip olduğum tek şeyse kaplumbağa hızım gibi görünüyor, zira kabuğuma bile çekilemiyorum. Benim kabuğum yüzlerce kilometre ve bir otobüs uzaklıkta. Maalesef kaçırdığım bir otobüs…

Tuhaf… Aslında kabuğuma olan uzaklığım değişmedi ama mesafe şimdi daha da uzamış gibi hissettiriyor.

Beni düşüncelerimden bulunduğum terminale geri getiren şey, yine aynı beyefendinin sesi oluyor. Telefonla konuşuyor. ‘’Hasan Bey, burada bir yolcunuz kalmış. Evet, evet. Neredesiniz?...Anlıyorum.’’ Durumu anlatan birkaç şey daha söyledikten sonra karşı tarafı dinleyip telefonu kapatıyor. ‘’Oğlum al hanımefendinin valizini.’’. Arkasındaki gence valizimi işaret ediyor. Şaşkın gözlerle onlara bakıyorum.  ‘’Benimle gelin.’’ diyor. Bir kolu hafif bana doğru uzanmışken diğer eliyle de ilerideki bir otobüsü gösteriyor bakmam için. Telefonda konuştuğu kişi, bineceğim otobüsten bir görevliymiş. Terminalden çoktan çıkmışlar. Aynı yöne giden başka bir otobüse binecek ve benzinlikte onlara yetiştirilecekmişim.


Ne olduğunu anlamadan gelişen bu plana uyuyor ve koşar adımlarla vardığımız, otobüse biniyorum. Kelimelerimde yeterince anlatamadığım teşekkürümü, gözlerimde anladığını hissettiren sıcak bir gülümsemeyle benimle vedalaşıyor ve merak etmememi söylüyor. Gülümseyerek başımı sallıyorum.

Kapı kapandığı an otobüs harekete geçiyor. Saatte kaç kilometre hızla hareket ediyor olabiliriz ki? Damarlarımda dolanan adrenalin yüzünden olsa gerek, ben son hız bir kovalamacadaymış gibi diken üstünde oturuyorum muavin koltuğunda. Şoför beyin yandan bir gülüşünü yakalıyorum. Durum gerçekten tuhaf, otobüse otobüsle yetiştiriliyorum.


Artık otobüsü tek başına kovalamayan ben :))

Bana göre uzunca geçen bir vakitten sonra sağ ileride benzinlik görünüyor. Aynı firmanın başka bir otobüsünü de görüyorum, benzinlikte beni bekleyen. Teşekkür ederek inerken valizimin çoktan bir görevliden başka bir görevlinin eline geçmiş önden gidiyor olduğunu görüyorum.

Otobüse otobüsle yetişen bir kaplumbağayım ben. Ama o an artık hiç de kaplumbağa gibi hissetmediğimi fark ediyorum. Daha çok, bir görevliden bir görevliye teslim edilen kargo paketiyim ben. ‘’Dikkat kırılabilir!’’ yazanından bir kargo paketi hem de.

Sorunsuz teslimatım sonucu otobüse biniyorum ve göz göze geldiğimiz insanlara mahcup bir karşılık veriyorum. Kol saatim otobüs biletinin olduğu saatten yedi dakika sonrasını gösteriyor.  Bütün olup bitenlerin bu zaman dilimine sığdığına inanamıyorum. Montumu çıkarıp koltuğuma iyice yerleşiyorum. Biraz sonra da başımı serin cama yaslıyorum. Aklıma o anda geliyor: Bana yardım eden beyefendinin adını bile bilmiyorum.

 

Yorum Gönder

12 Yorumlar

  1. Önceki bölümü okusam iyi olacak :)

    YanıtlaSil
  2. çok çok tatlı, şirin, esprili, biraz da duygusal hatta fantastik gibi :) neyse yetişti kahramanımız :)

    YanıtlaSil
  3. Çok beğendim :)

    YanıtlaSil
  4. Bazen böyle iyi ve eli çabuk görevlilere ranstlıyor işte insan. O adam az işi yokuşa sürse, neden geç kaldınız galan diye uyuzlansa gitti otobüs...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle :) Babaannemin bir duası vardı ''Allah iyilerle karşılaştırsın.'' diye. Bu duanın kıymetini giderek daha iyi anlıyorum.

      Sil
  5. ahahah bişey dicem ilk defa pc den giriyorum bloğuna her tarafta yıldızlar var ve rengarenk ..Yazın çok hoş sen gibi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O sizin hoşluğunuz :)) Bloğa girince mutlu olayım, bloğu görenin birazcık bile olsa içi açılsın istiyorum. O yüzden sık değişir buralar :)

      Sil
  6. Çok hoşmuş, bloğunuza ilk baktığımda seyahat bloğu olduğunu sandım. Kitaplar da seyahattir elbette :) Ama belki "gitmek" konusundaki yazılarınız artar, keyifle okunuyor çünkü...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ediyorum ^^ Kitaplar seyahattir diye düşünerek çıkmıştım yola ama hem gezmeyi hem gezi yazılarını okumayı ben de çok severim. Bu konuda bir şeyler yazmayı denemedim ama belki ileride tavsiyenizi göz özünde bulundurarak deneyebilirim :)

      Sil