Mevsimlik bir aranın ardından burayı okuyan herkese selam :)
Geri döndüm! *Alkışlar, alkışlar*
Okuduğum kitapların yorumunu girmekten geri kaldığım bu
süreçte neyse ki okumaktan geri kalmadım. *Alkışlar, alkışlar, daha çok
alkışlar*
E haliyle burada bahsini geçirmek istediğim, bloğumda
görünüp sonradan benim tarafımdan da hatırlanmasını istediğim pek çok kitap
birikti. Şimdi vakit stoktan düşme vaktidir dostlar!
Öyleyse sevgili dost okur, kemerler bağlansın!
Prenses Gelin’i okumaya ben de kemerimi bağlayarak başladım
dersem bunu mecazi anlamda söylemiş olmam. Bir kongreye katılmak için şehirler arası
yol kat edip çantama da aralarda sıkılırsam diye Prenses Gelin’i atmıştım.
Otobüsümün kalkış saatini beklerken kitabı okumaya başladım. Prenses Gelin,
daha ilk bölümüyle beni benden aldı. Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağan
yağmur (ilk fotoğraf kongre gününden ve ortalık bir önceki gün hiç yağmur yağmamış gibi kupkuru :p) , ince belli bardakta sıcak çay ve dibine kadar çikolatalı tatlım eşliğinde ilk sayfayı açtım: Çikolata!
Düşes’in rakibine acıklı biçimde zarar
verebilmesinin kolay yolu.
Çikolataya gömülmüş San Sebastian’ımla birkaç dakika bakıştık. Ona yine de seni yiyeceğimi biliyorsun değil mi mesajı vermeye çalıştım. Artık mesajın ne kadarını almıştı bilmiyorum ama midemi boylayınca alsa da almasa da mesajımı hazmetmiş olduğunu düşünüyorum.
Bunu nasıl
açıklayabilirim bilmiyorum ama dünya bu şekilde dönmez. İyiler iyileri çeker,
kötülüğü tuvalete atıp sifonu çekersiniz, hepsi bu kadar.
Klişeler klişesi bir şey okurum, kafam yorulmaz, modum
yükselir umuduyla kitabı almışken Prenses Gelin’den ne bekliyordum, okudum ne
buldum oldum. Prenses Gelin için gençler ve yetişkinlere masal ama ‘’absürt masal’’ diyebilirim sanırım :) Goldman’in Prenses Gelin’i
nevi şahsına münhasır bir kitaptı. Halen ne kadarı gerçek ne kadarı kurmaca
bilemiyorum. Öylesine kafam karışık.
…çiftlikten
ayrılmadan önce ona aşkını ilan ettiğinde samimiydi ama o zaman daha on sekiz
yaşındaydı. Kalbin derinlikleri hakkında ne biliyor olabilirdi ki?
Prenses Gelin ülkemizde pek bilinen bir kitap değil, filmi
de öyle. Benim kafadaki düğümleri açabilmem için yabancılardan geçmişe dönük
araştırma yapmam gerekiyor. Mesela bu masal gerçekten babasının anlattığı bir
masal mıydı? Hayır ama evet olduğu
sonucuna vardım. Gerçekten kendi oğlu vardı ve bu masalı ona da anlattı mı?
Bence evet ama hayır olduğunu öğrendim.
Goldman’in iki kızı varmış yahu! Ortada bir erkek çocuğu bile yok. Küçük bir spoiler: kitabın ismi de kızlarından
geliyormuş meğer. Ne hakkında bir masal istersiniz diye sorduğunda kızlarından
birisi ‘’prenses’’, birisi ‘’gelin’’ demiş. Ne şeker değil mi?
Yüzünün bana uykumda
eşlik etmediği tek bir gece olmamıştır.
Kalbi, çok yüksek duvarları olan gizli bir bahçe gibiydi.
Peki Prenses Gelin’i herkese önerebilir miyim? Hayır. Dedim
ya çok nevi şahsına münhasır bir kitap. Absürtlüğü yer yer fazla absürt geliyor,
yazarın masaldan çıkıp masal anlatısı üzerinde kitaplaştırırken yaptığı
kısaltmalardan bahsetme şekli bazen olaydan koparıyor, bazen absürt temayı
güzel bir şekilde destekliyor.
Özetle yazar, bazen vaay ne yazmış bazen ayyh ne yazmış dedirtti bana :)
Ben işimi iyi
yapamıyorum, Majesteleri, lütfen beni bağışlayın. Başarısızlıklarım bedenden ve
akıldan kaynaklanıyor olabilir ama asla kalpten değil, bana inanın.
Neticede Prenses Gelin’i okumakla hoş bir değişiklik yaptığımı düşünüyorum
ve filmini izlemeyi planlıyorum.
Bir sonraki yorum yazısında görüşmek üzere...
Sağlıcakla kalın.
2 Yorumlar
kitabı duymadım sağol okunur ivit :) san sebas alkış alkış :)
YanıtlaSilBizde ne filmi ne kitabı pek duyulmamış gibi :) yaşasın çikolatalı tatlılar :)
Sil