KENDİNE AİT BİR ODA – VIRGINIA WOOLF KİTAP YORUMU

Kış okuma şenliği için okumayı bitirdiğim ilk kitap : Kendine Ait Bir Oda.

Kitap yüz elli sayfa dersek : İlk elli sayfasını okumak için kendimi çok kastım. Yok, gitmiyordu. Yine de elimden bırakamazdım. Hoş bıraksam da geri alırdım. Sonuçta kervanın yola çıkması lazım. Değil mi? Neyse, sonra ki elli sayfalık dilim çok zevkliydi. Son elli sayfalık dilim de öyle. 


Kitabın başlangıcını karmaşık ve anlaşılmaz gördüğümden dolayı sıkıcı geldi. Aslında o sayfalarda olan olay şu : Virginia Woolf’dan ‘’ Kadın ve Kurmaca’’ üstüne bir konuşma yapması isteniyor ve Woolf’da bu konuşmayı hazırlamak için araştırma yapmaya başlıyor. Kadınlar ne yazıyor, neden yazmıyor/YAZAMIYOR…

''Fakat tüm eski yazın biçimleri, kadının yazar olduğu zamana gelene dek katılaşmış ve pekişmişti. Sadece roman ellerinde yumuşayacak kadar gençti ki; belki bu da romanlar yazmasının bir başka nedenidir.''

 

Kütüphaneye girmesine izin verilmiyor çünkü kabul edilmesi için yanında ya bir kolej üyesi ya da bir tavsiye mektubunun olması gerekiyor. Kolejlere gidebilenler de erkekler. Henüz kızların gidebilmesi için bir kolej kurulmamış, kurulma aşamasında daha doğrusu. Kitabın ilk kısmı bununla ilgili.

 

Bu kitap bir roman değil, bir deneme. Ve ben ilk defa Virginia Woolf okuyorum. Şu an basite indirgeyerek anlattığım bu kısım okurken canımı çok sıktı. Böyle anlatınca yaşadığım karmaşıklığı niye yaşamışım diyorum.

 

Ama kitabın ortasındaki ellilik bölüm var ya tam böyle şey gibiydi çikolatalı eklerin ortasındaki o kremalı kısım gibi. :D



Charlotte Bronte ve Jane Austen, Jane Eyre ve Aşk ve Gurur üzerineydi çünkü. Yani ben bir daha çok sevdiğim bu iki romanı ve iki yazarı, bu kadar açık ve karşılaştırmalı bir şekilde nerede ve ne zaman okuyabilirim ki? 

( Woolf’un bakış açısı da bu iki roman için hep sezip hiç açıklayamadığım şeyi açıklığa kavuşturdu. Ne hissettiğimi kelimelere dökebilmemi sağladı.)


‘’ Tüm bunları başarması şaşırtıcı ‘’ diye yazmıştı Jane Austen’ın yeğeni anı kitabında ‘’çünkü çekilebileceği  ayrı bir çalışma odası yoktu ve eserlerinin çoğu, her tür rastgele kesintiye maruz kalarak genel oturma odasında yazılmış olmalıydı.’’

‘’Her halükarda, insan Aşk ve Gurur’u okurken yakalansa utanmazdı. Yine de Jane Austen, menteşenin gevşediğine memnundu, böylece elyazmasını kimse içeri girmeden saklayabilirdi. Jane Austen için Aşk ve Gurur’u yazmakta yüz kızartıcı bir yan vardı. Ve Jane Austen elyazmalarını ziyaretçilerden saklaması gerektiğini düşünmeseydi, Aşk ve Gurur daha iyi bir roman olur muydu diye merak ettim.’’


Burası Jane Austen ile olan kısımdan alıntıydı ama bence asıl vurgunu Jane Eyre romanına yorumuyla Charlotte Bronte’de yapmış Woolf.

‘’Kitabın karakterleri hakkında yazması gerekirken kendisi hakkında yazacaktı.’’

 

‘’ Ayrıca Shakespeare’nin son derece yetenekli Judith adında bir kız kardeşi olsaydı ne olurdu ? ‘’ adlı hikayeden bahsetmeden geçmek olmaz. Etkileyici bir senaryoydu. Üzücü ama ‘’Shakespeare’nin zamanında bir kadının onun dehasına sahip olması düşünülemez’’in çünküleri çok haklı çünkü’lerdi. HÂLÂ daha öyleler...

 

Kitap başlangıçta sıkıcı ve karmaşık gelse de kazandığı bu yeni ivmeyle kitabı bitirmesi hiç de zor olmadı.

 

Peki kitabı kimler okumalı?

Jane Austen, Bronte’ler, George Elliot, Elizabeth Gaskell gibi yazarları okumayı seven ve bu yazarlarının en azından birkaç tanesini okumuş olanlar okumalı bence. Özellikle üstteki iki romanı bilmeyi gerektiriyor bu kitap. Çünkü öbür türlü yaptığı tespitlerin birçoğunun önemi anlaşılamaz diye düşünüyorum.



KİTAPTAN ALINTILAR :

İnsanın hayal gücünün diğer insanlar üzerinde oynadığı etkileyici oyunların ucu bucağı yok.


Başyapıtlar, münferiden ve tek başlarına doğmazlar; onlar, ortak düşünmekle, insan topluluklarının birlikte düşünmesiyle geçen uzun yılların ürünüdür, böylece tekil sesin ardında kitlenin deneyimi bulunur.


Belli ki zihin odağını daima değiştirir ve dünyayı farklı perspektiflerden görür.


Bir kitap ikna kabiliyetinden yoksunsa, zihnin yüzeyine ne kadar sert vurursa vursun içeri nüfus edemez.


Elinde bir kalem mi yoksa kazma mı tuttuğuna karar verdikten sonra ona da zaman kalacaktı.


Bu yazıyı okumak bir sandalla açık denizde olmak gibiydi. İnsan bir batıp bir çıkıyordu.


Çünkü kafanın arka tarafında, insanın asla kendisinin göremediği, bir şilin büyüklüğünde bir nokta var. O noktayı tarif etmek bir cinsiyetin diğer cinsiyet için yapmasının iyi olacağı işlerden biridir.


Bu kitapların okunması, hisler üzerinde garip bir katarakt ameliyatı gerçekleştiriyor gibidir; insan ardından daha yoğun görür, dünya örtüsünden kurtulmuş ve daha yoğun bir hayata kavuşmuş gibi görünür.



Bir sonraki yazıda 
görüşmek üzere ...


Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Bu kitap ilk reklamını gördüğümde epey dikkatimi çekmişti. Hatta not aldım, fırsat bulursam okurum diye.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba ^^ Evet benim de kitabı almam o şekilde olmuştu :)). Ama kitabı açıp da okurken bütün heyecanım sönmüştü. Yazarın tarzından mı çevirisinden dolayı mı bilmiyorum ama özellikle başları rastgele ve karışık gelmişti bana. Deneme olduğundan dolayı da olabilir :) Ta ki ''Gurur ve Önyargı'' ve ''Jane Eyre''nin örnek verildiği kısımlara gelene kadar. İki kitabı da sevdiğim için ondan sonrası benim için yokuş aşağıydı. Çıtayı yükseltmeden okunmalı diye düşünüyorum. :)

      Sil