Bu yolculuğun çıkış noktası gece vakti elimde kupam oturduğum pencere kenarında bir şeyler dinlediğim andır. Bir anda elimdeki kupayı karton bardağa, penceremdeki sabit manzarayı bulanık yol manzarasına dönüştüren hayal gücüm de ana kaynağıdır.
Koronalı dönemde, koronasız dönemdeki bir yolculuğun hayaliyle yazılmıştır. Bu yolculuğun ''ilk ve tek'' birinci bölümünü umarım keyifle okursunuz :)
Birbiri ardına alınan yüzeysel, derinleşemeyen nefesler. Atıyormuşçasına çalışan bir çift akciğer, attığı bilinen ve onlardan çok daha önce hissedilen bir kalp.
Geç kalacak olabilirim ama pes edemem. Koşuyorum.
Bir yandan tüm kuvvetimle çektiğim valizim diğer yandan sırtıma
vurup durarak beni rahatsız eden sırt çantam… Başka zaman olsa peşimdekilerle
değil koşmak yürümek bile zor olurdu. Ama aynaya ihtiyaç duymadan kızardığını
anladığım yüzüm ve ben koşuyoruz. Son hızımızda değilse bile o an için
elimizden gelen en üst seviyedeki hızla.
‘’Bütün il göç ediyoruz herhalde.’’ diye düşünüyorum. Önümdeki
kalabalığın başka açıklaması olamaz çünkü.
İnsanlar valizlerini cihazdan geçirmek için bekliyorlar. Artık
koşamam. Sıramı beklemem gerekiyor. Ben geç kalabilecek olmama rağmen kendimden
taviz vermiyorum, veremiyorum ama yerimi almaya çalışan başkalarına da taviz
vermemem gerekiyor.
Oksijen moleküllerinin geçmesi için olan boşluklardan araya
girmeye çalışanlar oluyor. ‘’İnsaf!’’ diyorum, tabii içimden. Şu anda dakikaların
önemi var. Kalkanımı devreye sokuyorum: Süper battal boy valizim!
Gerçekten bu iş için biçilmiş kaftan. Beni dikkate
almıyorlarsa bile sorun değil, valizim kendi başına dikkatleri talep ediyor
zaten. Önüme geçmeye çalışan kişiyle
valizim arasında sergilenen birkaç tango figüründen sonra kazanan battal boy valizim
oluyor. Geçit vermemeyi başarıyor! Tekerine sağlık!
Yaptığımız saniyelik ‘’geç-geçit verme’’ töreninin tek
izleyicisi ikimiz değiliz. Çevredeki insanlar da izlemiş görünüyorlar. Kınayan
bakışlar yakalıyorum. Tepki topluyor çünkü etrafımdaki insanların hepsi
sıralarını bekliyorlar. ‘’Tamda otobüsüm var!’’ diyor kendini haklı çıkarmaya
çalışan bir ifadeyle. Sesinden belli, hiç üzgün veya suçlu hissetmiyor. Kaynak
yapmak bir hak da benim mi haberim yok acaba?
Etraftan onaylamaz mırıltılar yükseliyor: ‘’Bizim de tamda
ama sıramızı bekliyoruz…’’, ‘’Herkesin acelesi var…’’…
Cevap vermek için saatime bakıyorum. ‘’Benim de tam …’’
diyorum kolumdaki saate bakarken. ‘’Tam üç dakika sonra otobüsüm var!’’
Üç dakika sonra! Bunu nasıl o ana dek unutabildiğime şaşırıyorum!
Önümdeki insanlara ettiğim teşekkürler arasında valizimi ve çantamı telaşla
cihazdan geçiriyorum. İnsanlık ölmemiş, biliyorum. Artık otobüsün kalkmasına üç
dakikadan az bir zaman var. Koşuyorum.
Son düzlükteyim. Uzaklığına söylenerek bineceğim peronun olduğunu tahmin ettiğim yöne doğru koşuyorum. Son düzlük, son düzlük… Çek valizi, çek, çek..
Koşalım, koşalım… Diğer otobüslerden peronun dolu olup olmadığını göremiyorum.
Orada işte, mavi kravatlı bir görevli var. Soluğu yanında
alıyorum. ‘’İstanbul otobüsü kalktı mı?’’ diye soruyorum nefesimi normal alıp
vermeye çalışarak. Bilmiyor… Ama hemen arkasındaki görevliye soruyor: ‘’Kalktı
mı İstanbul otobüsü?’’
O sırada saatime göz atma imkânı buluyorum. Kol saatim, tam
biletin saatini gösteriyor.
Arkadaşlar, Türkiye’deyiz. Otobüsler hiçbir zaman tam
dakikasında kalkmazlar değil mi, değil mi? Biraz daha vaktim olabilir bence.
Olur yani.
‘’Abi, o iki dakika önce kalktı ya. Terminalden çıkıyordur
şimdi.’’
24 Yorumlar
Ah otobüsler... Murphy kanunlarında bu yorumun bir yeri olmalı. :))
YanıtlaSilKalabalığı ben de özledim ama içine girebilir hâle geldiğimizin ilk birkaç haftasından sonra bu hissin geçeceğini düşünüyorum :D
Ah ah aklıma harem otogar günlerim geldi özlemişim 🙂😊 çok keyfli olmuş gerçekten keyifle okudum emeğine sağlık sevgiler
YanıtlaSilÇok sevindim ^^ Şanslıysak rahat bir köşe bulup kitap okumak ayrı bir güzel oluyordu. :))
Silne hoş bir düşünce olmuş, hem gerçek hem de bilimkurgu gibi :) yurdum halleri, bi de seni görmek güzeel :)
YanıtlaSilSeni görmek daha bile güzel :)) En az bir yıl önceki yurdum halleri, gözler yaşlı...
Silson yazımdasın şekerlik :)
YanıtlaSilAydilge'nin bir şarkısı var bilmiyorum biliyor musun ''Sabahın dördü, mesajını gördüm. Ağlarken güldüm...dırırırım...''diye devam ediyor. Ağlamıyorum, hatta sabahın dördü bile değil ama mesajını görünce güldüm :))
SilOrta boy valizi tercih ederim.Taşımak zor gerçekten...
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık :)
Teşekkür ediyorum ^^
Silİçine sığabildiğim takdirde benim de tercihim o yönde oluyor. Öbür türlü gelsin bel ağrısı ve süper battal boy valizler :))
Çok güzel!
YanıtlaSilTeşekkür ederim ^^
Sile hadi bakalım biz de seninle hepbirlikte hepimize iyi yolculuklar olsun o zaman...sevgiler..
YanıtlaSilSüper battal boy valizden daha ağır ama daha memnuniyet verici bir yük oldu sanki bu yorum... Sevgiler :))
SilSeyahat etmek, gezmek özledim. Yıllardır terminal kullanmadım ama. Koşturmaca, geç kalkan otobüsler, sıkışık koltuk araları...unutmuşum anımsama oldu bana.
YanıtlaSilHoş bir hatırlatma olma açısından başarılı değilse bile hatırlatabilmiş olma açısından başarılı diyebilir miyiz en azından :)) Seyahat etmek, gezmek bunlara gelince...Kesinlikle çok özlendiler. İnşallah bunları sağlıkla yapabileceğimiz günler de gelecek :)
SilMerhaba,
YanıtlaSilo otobüse yetişseydik güzel olurdu ya da 2 dakika geç kalksaydı ama işte dünya halleri...
Merhaba ^^
SilKesinlikle dünya halleri... Acelemiz olmadığında on iki dakika bile geç kalkabilirken hem de... Ama yazının inşallah devamı olacak, belki de yetişmişizdir :))
ooo o zaman mutlaka bir şansımız daha olmalı diye düşünüp, bir an umuda kapıldım, umarım hayal kırıklığı olmasın :)
SilÇokk beğendiimm:)
YanıtlaSilTeşekkür ederiimm :D
SilZevkle okudum :)
YanıtlaSilÇok mutlu oldum :))
Sil:) Valizi bırak sırt çantasına geç derim!!!
YanıtlaSilGüzel fikir aslında, var mıdır onun da battal boyu? :D
Sil