SHIRLEY - CHARLOTTE BRONTE KİTAP YORUMU :

Shirley, Charlotte Bronte'den okuyabileceğim ve okuduğum son kitaptı.

Villete'nin yorum yazısında Shirley'in güncel bir çevirisinin geldiğinden bahsetmiştim (burada). 

Jane Austen'ın İkna'sının yorum yazısında da Shirley'i nihayet aldığımı yazmıştım (o da burada)

Şimdi de Shirley'i okuduğumu bildiriyorum. Okumamın üzerinden zaman geçse de (Lütfeen, kargosu geçen aralıkta gelmiş, sevdiğim bir yazarın kitabından söz ediyorum. Tabii ki olabildiğince bekletmeden okumuş olacaktım.) yorumunu yazmayı sonraya bırakmıştım. Ama yazı gittikçe daha da sonraya kaldı ve düşündüğüm gibi bir yorum yazma hayali benden oldukça uzaklaştı. 

Bu kitabın -aslında yazarın Jane Eyre dışındaki tüm kitaplarının- o kadar da bilinmiyor olması beni üzüyor. Biraz da bunun için alıntılarla olsa dahi içerik hakkında fikir verici bir yazı, internet aleminde olsun istedim. Kitap hakkında henüz hiçbir yazıya rastlamadım çünkü. Gerçekten... Nasıl  olur da kimse okuyup bahsetmemiş anlamadığım bir kitap daha... Villette'den daha da dipte bu konuda Shirley.

Şaşkınlıklarımdan bahsetmeyi geçip de kitaba gelecek olursam yaklaşık 550 sayfalık bir klasik Shirley. Charlotte Bronte'nin kaleminden olmasına rağmen diğer kitaplarından oldukça farklı geldi bana. Yazanın Bronte olduğu hissediliyor ama bana biraz Gaskell havası da geldi. Shirley'den önce Elizabeth Gaskell'in Kuzey ve Güney'ini okuduğumdandır belki de. 

Sanayi Devrimli-Ekonomik Bunalımlı ayakları yere basan (ama okurken ayakları yerden kesen ;) ) aşk hikayesi temasıyla ilk Gaskell'de karşılaştığımdan temayı onunla özdeşleştirdim gibi oldu...

Neyse bu karşılaştırma yapma eksisi, bir yandan da artısıydı aslında işin. Çünkü Kuzey ve Güney'i okuyup Sanayi Devrimi'nden konuşulmasına alışık olmasaydım kitabın özellikle giriş bölümlerinde ''Ne diyor bu?'' diye düşünme katsayım artardı. Ki bu artıya rağmen giriş bölümlerini pek kitaba bağlayıcı bulamadım Shirley'in. Yine de yokuş yukarı çıkmak gibi okunan birkaç bölümden sonra düzlüğe çıkıyordu kitap. 

Shirley kitabının baş karakterlerinin hepsinde sevdiğim farklı bir yön oldu. Hiçbiriyle tamam işte budur diyemedim ki bence böylesi daha gerçekçiydi. Ve yine bence, kitaptaki karakterleri, Charlotte Bronte kız kardeşlerinin belirgin kişilik özelliklerinden parçalar alarak oluşturmuştu. Shirley ve Caroline yeri geliyor kardeşleri Emily ve Anne'ymiş gibi konuşan, hisseden karakterler oluyorlardı. Tabii Charlotte Bronte'nin kendisiyle de karışmış bir halde...

Ne konuşuyorsun şimdi sen diye sormaya başlamamanız için yorumu burada bırakıyoruz efendim... Shirley'i okuyun mu? Evet okuyun :) Ama yazarın diğer kitapları arasında buna öncelik vererek diyemem. Başlaması İngiliz klasiği severler için bile zor, kimsecikler tarafından henüz bilinmeyen, görece saklı kalmış, on üzerinden altıyı-yediyi verip okumaktan hoşnut kalarak bitirdiğim bir kitap Shirley. 


 📘📖📘

 Görünüşe göre neşe, içimizde olup bitenler kadar içimizde ve etrafımızda olmayan şeylere de bağlı bir meseledir.

…çiçekleri bağlayıp Caroline’ın masasına koydu.

‘’Şimdi günaydın oldu işte.’’

‘’Teşekkürler Robert; ne güzel, adeta güneş ışığı ve mavi gökyüzünün pırıltıları orada yatıyormuş gibi görünüyor: gün-aydın.’’ 


Ah! Beni kalbinle yargılıyorsun, Lina; beni aklınla yargılamalısın.

…âlimler gibi konuşmasa da deliler gibi saçmalamadığı da kesindi. 

Yaşamın tüm yanılsamalarından geçecek, bir kısmına inanacak, tamamından zevk alacak sonra da hepsini geride bırakacak. 

Yine de sakinliğine rağmen, bazen öfkeyle kalkan kalın kaşları, sakin suların her zaman güvenilir olmadığını hatırlatır 

Erdemlilik kendinden vazgeçmek midir? Buna inanmıyorum. Lüzumsuz tevazu zulüm getirir, fazla taviz de bencillik.

 📘📖📘

Sevgili okur! Nedenini anlayamadığınız şekilde sürekli kasvetli ve asık suratlı birini gördüğünüzde, o sebepsiz şekilde değişmeyen bulutlu havası sizi çileden çıkarıyorsa; emin olun bir yerlerde onu çürüten bir şeyler vardır ve bu çürük, gizli diye daha az derinde olduğu anlamına gelmez.

Çektiği acılar tek destekçisiydi ve ıstırabı öyle gerçek, öyle keskindi ki ruhunu şiddetle uyandırdılar. 

O şiiri yazdığında kalbi kırıkmış ve onu okumak da insanın kalbini kırıyor. Fakat bunu yazarak da teselli bulmuş, öyle olduğunu biliyorum ve insana bahşedilen en ilahi şey olan şiir yeteneği, inanıyorum ki, duyguların gücü tehdit oluşturduğunda, onları yatıştırır. 

Hayır, Bayan Pryor ama sanırım sinirlerim bozuk. Her şey gözüme eskiden olduğundan daha karanlık görünüyor. Bugünlerde daha önce sahip olmadığım korkularım var, hayaletlerden korkmuyorum tabii ki ama kötü alametlerden ve felaketlerden korkuyorum. Zihnimde dünyayı sarsacak anlatılamaz bir ağırlık var ve bunu yapacak gücüm de yok.

  📘📖📘

‘’Öyleyse seni rahatsız eden ne? Söyle bana Lina.’’

‘’Hiçbir şey, Robert’’ fakat sesi titriyordu.

‘’Yani bana diyeceğin hiçbir şey yok…’’ 


Kalbimizin ne kadar derin olduğunu acı çekmeye başlamadan öğrenemeyiz. 

İşlenen suç kadar art niyetleri yüzünden de suçlular efendim.

Zekâsı da saygı duyabileceğim bir standartta değil. 

Çünkü kimse güveniniz için istediğiniz o yüksek fiyatı veremez, değil mi? Kimse onu satın alacak kadar zengin değil.

Şükretmek, minnet duymak ilahi duygulardır. Kalbi doldurur ama taşırmaz, ısıtır ama ateşlerde yakmaz. Mutluluğun tadına yavaş yavaş varmayı seviyorum, acele edince tadı çıkmaz. 

Hem huzurumu hem rahatımı çaldı önce; sonra yetmedi başını da alıp gitti, sanki yokluğunda dünya benim için aynı kalabilirmiş gibi.


📘📖📘

Günün erken bir saatinde dışarı bakıyorum; parlak umutlar vaat eden, bulutsuz yaşamın güzelliğini gösterişli bir şekilde etrafa yayan kusursuz bir gökkuşağı görüyorum. Bir saat sonra tekrar bakıyorum, gökkuşağının yarısı kaybolmuş, geri kalanı da solmuş. Yine aynı gök bir süre sonra hepsini reddedip, böyle bir umut sembolünün hiç var olmadığını söylüyor.

Gitmedim. Sesinin titrediğini duymuş, dudağının titrediğini görmüştüm. O yüzden bir gözyaşı fırtınasının daha çıkacağını biliyordum ve ardından da biraz güneş ışığı çıkması gerektiğine inandım ve bekledim. 

Kelimeler eski, güzel bir havaya bürünmüşlerdi, kendi içlerinde basit ve tatlıydılar. Belki sadece okunduklarında güçsüz kalıyorlar ama şarkı olarak söylendiğinde hiçbir şeye ihtiyaçları yoktu. 

Karar vermişlerdi, bu hiç de alışılmış değildi, oldukça tuhaftı. Tuhaf olan da yanlış, alışılmamış olansa uygunsuz demekti. Shirley yargılanmıştı.


Yorum Gönder

7 Yorumlar

  1. Yazarı daha hiç okumadım, bir kitabı var elimde, fırsat olursa okuyacağım. Alıntılar dikkat çekici görünüyor. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Profesör'dür diye tahmin ediyorum :) Ya da Jane Eyre. Bakalım size hitap edecek mi merak ediyorum :D

      Sil
  2. Yazının Shirley'den haberdar etmesine sevindim :)) Jane Eyre en geniş kitleye ulaşmış kitabı yazarın... Ben de Jane Eyre'yi okumakla başladığımda, yazarla işlerin bu noktaya geleceğini bilmiyordum :D

    YanıtlaSil
  3. sende gördüğüm bu bütün yeni bronteleri okuycam :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakalım hangilerini ne kadar beğeneceksin merak ediyorumm :) :)

      Sil
  4. Jane Eyre lisedeyken okumuştum ama tekrar okuyacağım, unuttum çünkü:) Yazarın bu kitabını da merak ettim:)
    Sevdiğim alıntıları söyleyeyim hemen:) İlk alıntı çok güzel, İkinci fotoğrafın altında ''kalbimiz...'' diye başlayan ve sondan ikinci ''kelimeler...'' alıntısına bayıldımmm:))))
    Ayrıca senin bu gökyüzüne doğru çektiğin fotoğraflar çok hoşuma gidiyor:))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Jane Eyre'yi ben de tekrar bir okuma yapmıştım, Bronte'ye başlarken :) Hatırladığım Jane Eyre'den farklı, daha ileride bir kitapmış meğer. Zaten öylelikle devam etme merakı gelmişti Charlotte Bronte kitaplarına :) Bu arada bayıldığın alıntılara bayıldımm :D İltifatınıza biraz daha fazla bayılmış olabiliriz efenimm :P :))

      Sil