VEDA – KİM YOUNG-HA KİTAP YORUMU :

Kore Edebiyatı ile tanışamama ve tanışma hikâyemden bir önceki yazıda bahsetmiştim. Cevapsız Mektuplar’dan sonra Kore Edebiyatı’ndan okumaya Veda ile devam ettim. Kitap okuma randevusuna çevirdiğimiz o yağmurlu günde bana çıkmayan diğer kitaptı Veda. 

Ben, payıma düşen kitaptan zevk almıştım ama karşı taraf da öyle hissetmiş miydi bakalım? Bu sorunun cevabının olumlu olması sevindiriciydi. Veda’yı okumak keyifliydi, kitabın sonunu getirmeye yetecek kadar oturamayacaktık ama ben okuyunca muhakkak anlatmalıydım ona. O gün bitti, Cevapsız Mektuplar da bitti ve ben yazarla da tanışma kitabım olan Veda’yı okumaya geçtim.

Yapay zekâ ve bilimkurgu, Kore Edebiyatı’na benzer şekilde benim çok okuduğum alanlardan değiller. Veda ise tüm bu saydıklarımın kesişim kümesi gibi bir kitap

:) 


Kediler insanların davranışlarını dikkatle gözlemleyerek ona göre davranırlar, fakat tam bir benmerkezcilerdir. Doğuştan narsistler. Sahipleri için kendilerini feda etmez ya da koşulsuz itaat etmezler. Buna rağmen insanlar, onları hiç olmadığı kadar çok seviyorlar. Bencil insanların, her şeyden nefret ederken dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanan kediler karşısında el pençe divan durmalarının sebebi ne olabilir?
***
 

KONUSU : (arka kapaktan alınmıştır)

Profesör Choi, bir yapay zekâ geliştirme kampüsünde robotlar ve hümanoidler üzerine çalışmaktadır. Oğlu Cheol’ü okula göndermek yerine evde bizzat eğitmekte, dış dünyayla iletişimine müsaade etmemektedir. Cheol, babası ve ikisi robot biri gerçek olmak üzere üç kediyle birlikte güvenli bir ortamda yaşıyorken dış dünyada yapay zekâ ve insanların çarpışmasından kaynaklanan bir kaos hâkimdir. Görevliler bir gün insan ya da hümanoid olduğuna dair herhangi bir kaydı olmayan Cheol’ü bir toplama kampına götürürler. Burada, artık kullanılmayan eski hümanoid ve robotlarla bir araya gelen Cheol, varlığına dair keşfettikleri karşısında kamptan kaçmaktan başka çaresi olmadığını anlar. Cheol ve arkadaşları bir noktada insana karşı robot denkleminde toplumca yargılanacaklardır. Peki kimdir gerçekten insan? Hayatın ötesindeki anlamın peşine düşecek olan?

***

Kitabın yazarı Kim Young Ha’nın Bir Katilin Güncesi başlığıyla çevrilmiş diğer kitabı kulağa Veda’dan daha tanıdık gelebilir. En azından ben o kitabın kapağına aşinâydım, Veda’yı ise daha önce görmemiş, duymamıştım. Yine de sonunda bu durumdan şikayetim olmadı. Kitaba sıfır noktasında başlamamın faydasını gördüm çünkü. 

Dallı budaklı sözcükler, paragraf paragraf tasvirler okumayı seven biri olarak özetini okuduğumda Veda'dan tek beklentim dili sade olabilir ama sadece özne ve yükleme indirgenmiş cümleler okumayayımdı. Bu beklenti karşılandı. 


‘’Sadece buz ve su ama neden bu kadar yürek burkan bir güzelliğe sahip?’’ diye mırıldandı gözlerini gölden ayırmadan. ‘’Su sadece hidrojen ve oksijen moleküllerinden oluşan bir madde. Peki neden biz bu şeyleri güzelmiş gibi hissedecek şekilde yaratıldık acaba?’’


Düşüncelerden sıyrılmanın hiçbir yolu yoktu. Düşüncelerden sıyrılmam gerektiği de düşünceydi.


***
Çinliler gökyüzünün gündüz değil de geceleri aslına daha yakın olduğunu düşünmüş olmalılar. Gündüzleri gökyüzü sürekli değiştiğinden ona güvenememişler. Sabah kızıl, öğlen mavi, akşam yeniden kızıl. Kapalı günlerdeyse gri. Fakat geceleri hep kara. Ayrıca Çinliler gece yıldızlara bakarak tahminlerde bulundukları için gece göğü onlar için daha anlamlı olmalı.


Özlem sadece sevilen şeylere karşı duyulan bir duygu değildi sanırım. Alıştığın bir şeyi aramak da olabilirdi.


Çünkü beynime kadar her şeyim birileri tarafından manipüle edildiğinde artık ben eski ben olmuyorum.

Bir zamanlar hayvanların saldırıya uğramadıkları müddetçe sakin bir şekilde ölümü kabullendiklerine dair bir yazı okumuştum. Hayvanların, ölüm kavramına sahip olmadıklarından güçten düştüklerini hissettikleri an sessizce, uykuya dalar gibi yaşamla ölüm arasındaki sınırdan öteye geçtikleri yazıyordu. Fakat diğer türlerden farklı olarak sadece insanlar ölümü detaylı şekilde hayal edebildiklerinden gereksiz yere ölümden sonrası için bile endişe ediyorlardı.


Üstelik yapay zekâ üzerine çalışan araştırmacıların çoğu da yerini hümanoidlere bırakıyordu birer birer. İnsanlar yaptığı için yapaylardı (insan yapımıydılar) ama artık yapanlar da insan olmadığından yapay demek de mantıksızdı. O yüzden yapay zekâ yerine makine zekâ demeye başlayanların sayısı artmıştı.

***


Gösterdiği teknoloji düşü (ya da kabusu mu demeliydim?) 

ve düşündürttüğü insan olmak nedir, niye bir Yaratıcı'ya inanıyoruz 

ile sorgulattığı ne olacak bizim halimiz ve yerimiz illa ki gelecek olan über teknoloji çağında? 

sorularını yazar, kendine göre olay örgüsü içinde cevaplasa (bazen cevaplar gibi yapsa) da ben kafamda soru işaretlerinin çoğunu silemeden kitabı bitirip gitti. 

Yer yer sıkılıp hızlandırarak okuduğum bölümleri vardı Veda'nın. Ama Cheol'ün yaşadıklarını ve düşündüklerini okumak genel olarak ilginç bir deneyimdi. Sadece dediğim gibi türü pek benlik değildi. Bir de türe aşina değilim deyip dursam da basmakalıplaşmış bulduğum düşünceleri vardı karakterlerin. Böyle de bir ikilem :D

 Veda'dan kenara not almak istediğim umduğumdan fazla satır oldu. Sevindirici bu gelişmeden yorum yazım da haliyle nasibini aldı :) Sade ama etkileyebilen bir kalemmiş Kim Young-Ha'nınki.

Okuma deneyimi olarak başarılı bulduğum için yazarın diğer kitabını da, Kore Edebiyatı'nı da okumaya devam ederim.



Yorum Gönder

0 Yorumlar