VEJETARYEN – HAN KANG KİTAP YORUMU :

Müjdemi isterim a dostlar, atom çekirdeğimi parçaladım! Ben de Han Kang okudum :P

''Muhakkak okuyayım diyorum ama ön yargıysa ön yargı, yazarın ne Vejetaryen’ini ne başka bir romanını seveceğimi düşünmüyorum. Kitabı kütüphaneden kaç defa alayım dedim ama yok, elimi kitaba götüremiyorum. Aman dedim en sonunda, atom çekirdeği mi parçalayacağız altı üstü ön yargı deyip uzanmayı başarabildim kitaplara. Lâkin atom çekirdeğini parçalamak, ön yargıları parçalamaktan kolaydır diye boşuna dememişler, deste deste Han Kang kitabı arasından gittim ‘’başka’’ Koreli yazarların rafta eser miktarda bulunan kitaplarından alıp çıktım.''

Çok değil daha iki ay öncesine kadar böyle bir yorum yazmıştım başka bir kitaba.

Bir de Han Kang, 2024’ün Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan yazar mı üstüne?

Bu şartlar altında, popüler olandan bir parça kaçınan bir insan olarak, şu atom çekirdeğini parçalama işi iki kat güç gelmişti bana anlayacağınız :) Lakin diğer yazıda gelen yorumlar (özellikle sevgili İlkay) sayesinde Vejetaryen’i okumayı başarabildim sonunda :D

 

KONUSU :

Rüyalar başlamadan önce Yonğhe ve kocasının hayatları gayet sıradandı. Evliliğin tekdüzeliğinde normal bir yaşam sürerlerken, Yonğhe rüyalar görmeye başladı ve vejetaryen olmaya karar verdi. Evdeki tüm etleri bir torbaya doldurdu. Kalamarları. Yumurtaları. O hafta kocası, iş yerine ilk kez ütüsüz bir gömlekle gitti. Bu, korkunç değişimin başlangıcıydı. Han Kang bizleri cinselliği, şiddeti, ilişkilerimizi ve saplantılarımızı sorgulayacağımız rahatsız edici bir yolculuğa çıkarıyor.

(arka kapaktan alıntıdır)

 

Kitapta bana tuhaf gelen ilk şey çevirisinde oldu. Korece’den Türkçe’ye çevrilirken yemek isimleri ve kişi isimlerinin özellikle yumuşak g’li şekilde, telaffuzları gibi çevrilme çabası vardı sanki. Bundan hoşlananlar olacaktır, doğrusu da bu olabilir, bilmiyorum ama bence tuhaftı :’)

Kitapta tuhaf gelen ikinci şey: Giriş bölümünün ve yazarın dilinin beni sarması oldu :) Bunu mu okumayı geciktirmişim dedim.

Okudukça kitapta bana tuhaf gelen üçüncü ve son şey, arka kapakta bahsedilen cinselliğin, şiddetin ve saplantıların kitabın çoğunluğunu kapsaması oldu, yeri geldi önüne geçti bence özünün. Tamam bu yolculuğun başından böyle olacağı söylenmişti ama ilk bölümlerle yıkılan önyargılarımın bir kısmı yıkılmasaymış da olurmuş dedirtti.

 


Buradan sonrası kitabı okumayanların atlamak isteyebilecekleri kısım :) Son paragrafa kadar Spoiler Allert!

Kitaba bir süre, Yonghe’nin gözünden okuyalım diye bekleye bekleye devam ettim. Öyle bir şey olmayacağını anladıktan sonra bir yerde yazarın bunu okura vermeyi tercih etmemesini, güzel bir seçim olarak buldum. Ama o kafanın içinde neler dönüyor halen merak ediyorum :)  

Kitapta Yonghe’nin hikayesini okuyoruz. Baştan sona.  Ama hiçbir zaman kendini anlatan o olmuyor. Hatta diğer karakterlerin anlattıklarında bile konuştuğu satırlar bir elin parmaklarını geçmiyor. Önce kocası, sonra eniştesi ve ablasının gözünden yer yer de Yonghe’nin flashbackleriyle yapılan anlatım Vejetaryen’i daha iyi bir noktaya taşımış.  Ettirgen neyse tam karşıtı Yonghe. Vejetaryen olması da ilk defa edilgen halinin dairesinden çıkışı. Artık karakterin köşeleri var.

Kocasının gözünden baktığımız yerlerde önce ne oluyor diye okurken sonra ataerkil Kore Toplumu’nda ‘’normal/kabul gören’’ kadın profili nasıl olur; Yonghe aslında vejetaryen olarak, iş yemeğinde uygun kıyafetler seçmeyerek, sohbete mülayim bir kadın gibi katılmayarak nasıl o profilin dışına çıkınca tepki alıyor, kocasının düşüncelerine bile sinir olarak bunu okuyoruz.


İçine giremediğim, bilmemin bir yolu bulunmayan, ayrıca bilmek de istemediğim bir rüya yüzünden ıstırap duyan karım sürekli zayıflıyor ve güçsüzleşiyordu. Bir dansçı gibi sıkı mı olacak derken sonunda bir hasta gibi bir deri bir kemik kalmıştı.


Yoruma bakın :D Kadın hasta mı değil mi, bir derdi mi var karşındaki insanın anlamak şöyle dursun nasıl da yüzeysel bir yorum yapabiliyor ‘’hayat’’ arkadaşı.

 


Ben ve bacanağımsa, sessizce uyuyan karımın yüzünü izliyorduk. Sanki yüzünde bir cevap yazılıymışçasına, sürekli bakarsak o cevabı bulabilirmişçesine.


Sonra… O bacanaklı bölümlere yorum bile yapmak istemiyorum. Bayramlık ağzımı açarsam susamayacağımı hissediyorum :D (sinirden gülüş). Bacanağın olduğu bölümü fazlaca cinselliğe odaklanmış buldum. Keşke ileri sarma tuşu kitaplarda da olsaydı dedirtti. Çiçekler, metaforlarla birleştirilmiş olsa da çok rahatsızlık vericiydi. Kitaptaki insanların (özellikle erko karakterlerin) psikolojik danışma ve mümkünse psikiyatrik ilaç almaları gerek. Babanın ve köpeklerinin anlatıldığı kısım şimdi bile tüylerimi diken diken ediyor (Yazar umarım başına gelen bir şeyden ilham almamıştır desem de Han Kang’ın Beyaz Kitap’ını da okuyunca Pollyanna ben bile pembe bakamıyorum olaya.). Ablası ise kitapta en cefakâr karakterlerden birisiydi. Yonghe’nin akıl hastanesi dönemleri ilerledikçe okuması da zor oldu benim için. Nasıl bir seçim yapabilirsin ki kardeşinin ve kendi yaşamının kalitesi arasında?


Olması gerekenden çok daha sakindi, içinde öyle büyük acılar mayalanmış, öyle onulmamış yaralar taşıyormuş da bu sadece görünen yüzeyiymiş gibi, korkutan türde bir sakinlik.

 

Basit bir dil, güçlü bir anlatım. Han Kang’ın beyaz karanlıklı, psikolojik ve sosyal travmalı kalemi kendisini bana daha da okutur. Yetişkin içerikli kısımları olan bir kitap olduğu göz önünde bulundurularak okunmalı tabii Vejetaryen. Kitabı bitirince etkilenmiş ama iyi bir ruh haliyle ayrılmayacaksınız bir de :) *tatlı bir gülümseyişle nokta*

Yorum Gönder

4 Yorumlar

  1. Köşeli haliyle bile bir varlığı yoktu sanki Yonğhe'nin. Kitabı okuyalı gerçekten asırlar oluyor (2018 veya 19'da okumuştum) bu nedenle detayları unuttum ama verdiği his ve kitabı okurkenki bazı düşüncelerimi hatırlıyorum. Aklımda yer etmiş bir kitap. Kore de ataerkil bir toplum. Bu kitapta ise aslında bu düşünce yapısının ne olduğu çat diye gösterilmiş. Hani yumuşak yanlar bulunuyor ya, alışkanlıklar falan... işte yazar yemişim demiş ve bu tip hasta fikirli insanların böyle toplumlarda ''alışkanlık'' olmuş düşüncelerini yazmış. Bunu vejetaryen olmayı seçip yavaşça kendini bir bitki gibi hisseden (kitabın sonlarında ''abla, tüm ağaçlar benim kardeşim'' benzeri bir cümlesi vardı Yonğhe'nin) görüyoruz. Ki hiç Yonğhe'nin düşüncelerini, bakış açısını okumuyoruz kitapta evet ama ancak abla kısmında birazcık, çok değil ama yine de birazcık, bu tamamen silinme yoluyla özgürleşmeyi seçen kadının düşünce olmasa bile belki his dünyasından parçalar görüyoruz (kendi yorum yazımda vaktiyle bunlardan bahsetmiştim, oradan hatırlıyorum :). Velhasıl kelam, dili basit ama anlattıkları ağır bir kitap bence. Senin de en azından artık aklında kalmayacak. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hacimce ince hatırlatırlarınca kalın bir kitap hakikaten :) Yarı otobiyografik olma olasılığı daha da ağırlaştırıyor alt metnin ağırlığını. Özellikle baba figürüne ve çocukkenki köpeklerinin akıbetine takılı kaldım sanırım ben... Beklentimden daha yüksek, bazı yüksek okur yorumlarından daha düşük düşüncelerle bitirdim kitabı. Ama farklı bir şekilde iyi bir noktaya parmak bastığı gerçek yazarın. Beyaz Kitabı'nı da okudum rafta kalırsa aklımda da kalır diyerek :) Giderek yazarın anlatılarına aşina olmaya başladım gibi. Ayrıca yazarın aldığı ödülü de savaşlar ve ölümler nedeniyle kutlama yapmadan kabul etmesi incelikli bir hareketti. Okumaya devam etmeme bir neden daha :)

      Sil
  2. son zamanlarda okuduğum en ilginç iki romandan biri bu diğeri de kasiyer o da uzakdoğu romanı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kasiyer de biraz karanlık temalı normal nedir kitabı sanırım... denk gelirsem okuyayım onu da, galiba senden duymuştum onu da taa önceden deep :)

      Sil